İnsan-ı kâmil hangi dünyanın mukîmidir

İbnü’l-Arabî, “(M)akamların bir talebi yoktur. Talep, makamlarla nitelenenlere aittir. Öyleyse edepli insanın hali, zikrettiğimiz şekilde (makamlar hakkında konuşmak) olmalıdır” der (Fütûhât-ı...

İbnü’l-Arabî, “(M)akamların bir talebi yoktur. Talep, makamlarla nitelenenlere aittir. Öyleyse edepli insanın hali, zikrettiğimiz şekilde (makamlar hakkında konuşmak) olmalıdır” der (Fütûhât-ı Mekkiyye, 10/97).

Biz öncelikle günümüzdeki tasavvufî teamülde, söz konusu edebin terkinden doğan sorunlarla hemhâl olduğumuzu ve bunun da en başta mevcut şeyhlere müridleri tarafından yüklenen insan-ı kâmil sıfatının doğurduğu olağanüstülük beklentisinden kaynaklandığını sanıyoruz. Dolayısıyla, eğer insan-ı kâmil diye bir şey varsa, onun bugünkü anlayışa göre (dünyevîlik ve dünyasallık planında) nasıl bir fenomenal karşılığa sahip olabileceğini merak ediyoruz.

Tasavvufun önemli (ve belirttiğimiz manada problemli) terimlerinden biri olan insan-ı kâmilin, ilk olarak hangi devirde ve kim(ler) tarafından kullanıldığını bilmiyoruz. Ancak, Suad el-Hakîm’in tespitiyle, İbnü’l Arabî’nin kendisinden önce, “Metafizik mahiyeti ve tabiatında veya tasavvufi tecrübeye delalet edişinde insan-ı kamil ile eşanlamlı” olarak kullanılan birçok terimi bu başlık altında topladığını (tekleşirdiğini) biliyoruz.

Bu cihetle, söz konusu terime sonradan, Vahdetivücûdçuluğu sistemleştirme tahtında Konevî, Nesefî, el-Cîlî vd. tarafından eklenen (ve çoğunluğu metafizik olmaktan çok mistik olan) yeni anlamları gözardı ederek, aslına uygun şekilde doğru anlaşılabilmesi için sadece İbnü’l-Arabî’nin kendisinden bakılmasında yarar görüyoruz.

İbnü’l-Arabî’deki insan-ı kâmili ontolojik ve epistemolojik anlamıyla ikiye ayrıran Suad el-Hakîm, ikinci anlam doğrultusunda şunları kaydediyor:

“İbnü’l- Arabî’de kemâlî epistemolojik anlamda, yani ikinci anlamıyla ele alırsak insan-ı kâmilin epistemolojik işlevi çoğalır. Buna göre insan-ı kâmil, peygamberler de dahil olmak üzere bütün ariflerin marifetlerini ve bilginlerin ilimlerini aldıkları bir kandildir. Bu anlamda insan-ı kâmil himmetlere yardım edendir. İnsan-ı kâmil varoluşta Hak ve halk arasında bir berzah olduğu gibi, ilim ve marifette de âlem ve Hak arasında bir berzahtır” (İbnü’l-Arabi Sözlüğü).

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Siyonazilerin vasıfları 23 Nisan 2024 | 93 Okunma Altın Buzağı’dan Kızıl Düveye 20 Nisan 2024 | 261 Okunma Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi 18 Nisan 2024 | 966 Okunma Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek 16 Nisan 2024 | 347 Okunma Düve miti Siyonazilerin çirkin emellerini perdeler mi? 13 Nisan 2024 | 129 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar