Yeryüzüne sanatla tutunmak
Yazımın başlığını “dünyaya sanatla tutunmak” şeklinde de kurabilirdim ama bu, hem din ve dünya kelimelerinin bizdeki karşılığı, hem de dünya, dünyevilik, dünyasallık ve sanat...
Yazımın başlığını “dünyaya sanatla tutunmak” şeklinde de kurabilirdim ama bu, hem din ve dünya kelimelerinin bizdeki karşılığı, hem de dünya, dünyevilik, dünyasallık ve sanat bağlamında yeryüzü terimlerinin Heidegger ile yüklendiği yeni manalar nedeniyle daha baştan geçersiz olurdu.
Bize göre din ve dünya nedir?
Nakib el-Attas, dyn kökünden din kelimesinin birincil anlamlarını “(1) borçluluk, (2) teslimiyet, (3) muhakeme gücü, (4) fıtrat ya da istidat” şeklinde dörde indirgeyip, onunla aynı kökten gelen medine’nin “şehir kurmak yahut şehir inşa etmek, medenîleşmek, zarifleşmek ve insanileşmek” anlamına geldiğini belirttikten sonra, medeniyet ve temeddün kelimeleriyle birlikte şu anlam bütünlüğüne ulaşır:
“Sosyal kültürde medeniyet ve zarafet anlamına gelen temeddün ise meddeneden türeyen bir başka terimdir. Böylelikle, borçlu olmanın birincil anlamından, küçük düşmek, (bir efendiye) hizmet etmek, köle olmak gibi anlamları türetiriz. Hâkim, yönetici ve vali anlamlarını içeren terimden (deyyân) de, kudretli, güçlü, kuvvetli olma; bir efendi, yüksek rütbeli kişi ve şeref sahibi olma; ayrıca, (kararlaştırılmış bir zamanda) hüküm, ceza, hesap gibi anlamlar türetilmiştir.” (İslam Metafiziğine Prolegomena, çeviren: İlker Kömbe, Küre Yayınları, İstanbul 2016)
El-Attas’ın bu bütünlükten vardığı sonuç ise, din kavramında mülk ve kozmos fikrinin aslen mevcut olduğudur.
Dny kökünden dünya ise, en aşağı (alçak / denî) sema anlamında içinde yaşadığımız yer, arz ve mülktür.