‘Kontrollü darbe’ye dair (3)

15 Temmuz darbesi “kontrollü” olarak tanımlandığında, tartışmanın odağı darbeyi yapan FETÖ’den hükümete kayıyor. Sadece bu nedenle bile, “kontrollü darbe” iddialarına yakından bakmak...

15 Temmuz darbesi “kontrollü” olarak tanımlandığında, tartışmanın odağı darbeyi yapan FETÖ’den hükümete kayıyor. Sadece bu nedenle bile, “kontrollü darbe” iddialarına yakından bakmak gerekir.

Bugün darbeye dair daha fazla veriye sahibiz. İddianameler, TBMM 15 Temmuz Araştırma Komisyonu’na verilen ifadeler, kurumların gönderdiği raporlar ve devam eden davalarda sanıkların açıklamaları bunlardan bazıları. Şüphesiz mevcut verilerle bile darbe girişimine dair her şeyi tam olarak açıklayamıyoruz. Hâlâ gri alanlar mevcut.

Yine de mevcut veriler ışığında gerçeğe yakın analiz yapmak, “kontrollü darbe” iddialarına cevap vermek mümkün. 15 Temmuz darbe kararının FETÖ’nün sivil kanadı tarafından alındığını, darbe gecesi yapılan açıklamaya bakıldığında ise politik/ideolojik çerçevenin FETÖ’cü sivil ve askerlerce birlikte çizildiğini görebiliyoruz.

Öte yandan, darbenin icra safhasında FETÖ’cü sivillerin sayısı az olmakla birlikte stratejik düzeyde rol üstlendikleri de bir gerçek. FETÖ’cü askerlerin ise darbenin askeri planlama ile icrasında görevlendirildikleri anlaşılıyor. Darbenin başarısızlığa uğramasının ardından icracıların kim olduklarını bilmekle birlikte, planlama grubuna ve faaliyetlerine dair hâlâ bilgimiz yok.

15 Temmuz’da TSK’da yaşananlar mercek altına alındığında, “kontrollü darbe” iddialarını test etme imkânı bulabiliyoruz. Darbeye maruz kalan bir hükümetin en büyük kâbusu, Silahlı Kuvvetler’in meşru emir komuta zincirinin çökmesi ya da darbeyi bizatihi emir komuta sistemi içinde TSK’nın yapmasıdır.

15 Temmuz darbe girişiminin daha ilk saatlerinde TSK’nın meşru emir komuta sisteminin çöktüğünü biliyoruz. Zincirin ana halkalarını oluşturan kuvvet komutanları, darbeye karşı koyması muhtemel generaller/subaylar FETÖ’cü darbeciler tarafından enterne edildiler. Başka bir ifadeyle, 10-12 saatlik süre boyunca TSK’da emir komuta zinciri parçalandı ve hükümetin TSK üzerindeki kontrolü kayboldu. “Kontrollü darbe” iddiasının geçerliliği için bütün bunların hükümet tarafından bilerek ve isteyerek uygulanması gerekir.

Öte yandan, darbecilerin harekete geçtikleri 15 Temmuz, saat 21.00’den kontrolü kaybettikleri ertesi günü saat 06.00’ya kadar hükümetin yanında yer alan, ayaklanmacıları bastırmak üzere harekete geçen askeri birliklere de tanıklık etmedik. Sonuç olarak, TSK üzerinde kontrolünü kaybeden, darbeyi bastırmak üzere hiçbir hazırlığı olmadığı ortaya çıkan bir hükümetin, “kontrollü darbe” yaptığını iddia etmek inandırıcı olmaktan uzaktır.

“Kontrollü darbe” iddiasının diğer cephesini istihbarat teşkilatlarının faaliyetleri oluşturuyor. Ortaya çıkan bilgiler, İstihbarat’ın bir hareketlenmenin olabileceğini beş saat önce öğrendiği, sağlıklı analiz yapılamadığı ve doğru reaksiyon gösteremediği yönünde. Durum böyleyken, iki üç yıl önce planlaması başlayan bir darbenin tüm yönlerine hâkim olmuş, gelişmeleri yönlendirmiş, darbeyi “kontrollü” hale getirdikten sonra, uygun zamanda ve makul ölçülerde hasarla sonlandırmış bir istihbarat teşkilatından söz etmek, “gerçek zamanlı” fantezi üretmek anlamına gelir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Çin-İran ilişkilerine dair 14 Temmuz 2020 | 2.454 Okunma Çin ve Doğu Türkistan 10 Temmuz 2020 | 3.256 Okunma Türkiye’nin Libya hamlesi politik düzeyde taşları yerinden oynatırken 07 Temmuz 2020 | 3.463 Okunma ‘Centilmenler’ başkalarına ait mektupları okumazlar mı? 30 Haziran 2020 | 2.232 Okunma ABD ve AB “yıllık terörizm raporlarını” birlikte okumak 26 Haziran 2020 | 2.458 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar