Diyarbakır’dan mektup var

“1996 yılında Diyarbakır’a teknisyen olarak atandım. O güne kadar Kürtler ve Kürt sorunu hakkında ne bir bilgim ne de bir ilgim vardı. Tamamen önyargısız olarak Diyarbakır’a gittim. Diyarbakır İl...

“1996 yılında Diyarbakır’a teknisyen olarak atandım. O güne kadar Kürtler ve Kürt sorunu hakkında ne bir bilgim ne de bir ilgim vardı. Tamamen önyargısız olarak Diyarbakır’a gittim. Diyarbakır İl Müdürlüğünde karşılaştığım manzara şu idi. Polis ve asker eşleri bir tarafta, Kürt kökenli çalışanlar bir tarafta gruplaşmışlar. Her yeni atanan Türk elemana Kürt kardeşlerimiz: Kürtler hakkında ne düşünüyorsun, Kürt sorunu hakkında ne düşünüyorsun, bir Kürtle evlenir misin gibi sorular soruyorlar. Benim için her sorunun cevabı İslam dini her meseleye ne diyorsa odur oldu. Kürt arkadaşlarımın sınavından geçtikten sonra onlarla gezmem-dolaşmam, düğünlerine katılmam, dernek toplantılarına katılmam bir sorun teşkil etmedi. Ben farklı kültürleri, milletleri sevdiğim için onların arasında olmak benim için güzeldi. 6 yıl boyunca doğudaki her yeri köylere kadar gezdim.

Bir gün arkadaşım anne-babasını görmek için Diyarbakır Kulp ilçesine gitmişti. Ben de ‘Gelip senin doğduğun büyüdüğün yerleri görmek istiyorum bu hafta sonu geleyim’ dedim. Arkadaşım da ‘gelmen zor olur, belki gelmene izin vermezler’ dedi. Ben, her şeye rağmen düştüm Kulp yollarına. Arkadaşım da ‘yolda sana neden Kulp’a gidiyorsun diye sorarlarsa babamın ismini söyle onu ziyarete gidiyorum dersin’ dedi. 120 km Kulp yolunda minibüs 6-7 defa durduruldu, bütün yolcular aşağı indirilip dizildi arandı, benim nüfus cüzdanımda Anamur-Mersin yazdığını gören her komutan şaşırıp ‘bacı ne işin var Kulp’ta’ diye sordu. Sonunda arkadaşımın evine varabildim. Kulp küçük bir ilçe. O küçük ilçenin küçük ilçe emniyet müdürlüğünde kocaman müzik hoparlörlerinden bangır bangır mehter çalınıp şehre dinletiliyordu gece ve gündüz. Arkadaşıma dedim ki, Anamur’da milliyetçiyizdir biz dahi gece-gündüz ilçe emniyetten mehter marşı dinlemiyoruz. Arkadaşımla evlerin arasında dolaştım. Evlerin duvarları kurşun izlerinden delik deşikti. Arkadaşım dedi ki; ‘Asker operasyona giderken ya da dönerken bütün evleri kurşun yağmuruna tutuyor. İçerde kadınlar ve çocuklar da var. O çocuklar devleti ne bilsin, terörü ne bilsin. Bildiği evinin kurşunlandığı. Ve o çocuklar; bak Türk askeri evimizi kurşunluyor, abini alıp götürdüler, Türkler düşmanımız, Türkler katil, Türklere küfret, Türklere taş at diye kin ve nefretle büyütülüyor. Çocuğun gözündeki tek Türk örneği evini kurşuna dizen askerler.’ Ben bunları gördüğümde 1996 yılıydı, o zaman 5 yasında olan çocuklar şimdi 24 yasındalar. Terör de bugünkü geldiğimiz noktada.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Hangisi? 02 Haziran 2017 | 487 Okunma Bismillahir Rahmanir Rahim 30 Mayıs 2017 | 515 Okunma Sistematik zihin sömürüsü 12 Mayıs 2017 | 321 Okunma Sizce 28 Nisan 2017 | 268 Okunma Tuhaf şeyler 25 Nisan 2017 | 672 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar