Hadi terörist değil diyelim; kan dökmesini meşru mu sayıyorsunuz?

Bugün bir kez daha kim terörist kim değil diye konuşuyoruz; haksız yere kan dökenlerin meşrebine veya ideolojisine göre sanki evrensel zorbalık kriterleri değişebilirmiş gibi. Sanki zalim bir örgütü terörist olarak...

Bugün bir kez daha kim terörist kim değil diye konuşuyoruz; haksız yere kan dökenlerin meşrebine veya ideolojisine göre sanki evrensel zorbalık kriterleri değişebilirmiş gibi. Sanki zalim bir örgütü terörist olarak tanımlamadığımız vakit kan dökmesini, silah kullanmasını ya da bomba patlatmasını meşru kabul edebilirmişiz gibi.
İnsanlar haince katledilirken bu nasıl bir tartışmadır Allah aşkına! Tutun ki Amerika'nın filan bastırdığı gibi Ypg terör örgütü değil. Işid'le savaşmaktan ziyade Türkiye sınırına dek muhalifleri kıstırmaya kalkmadı. Muhaliflerin vaktiyle Işid'den aldığı topraklara saldıran da o değil. Barzani'ye yakın Kürtleri baskı altına alıp yüzbinlerce Kürdü göçe zorlamadı, Arap ve Türkmen köylerini yakıp insanların canına kıymadı.
Esad tarafından kendisine silah yardımı yapılmadığı gibi Amnesty ve HRW gibi uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından zorbalıkları da sanki hiç belgelenmedi. Amerika'dan gelen yardımları da Pkk'nın eline silah olarak vermedi. Hatta bu topraklarda kan dökmeye yeminli küresel ittifakların taşeronu bile değil ve tek yaptığı insan haklarını ve demokrasiyi savunmak. Suriye'deki Esad Rusya Ypg İran koalisyonu da zaten gönüller birliği için çalışıyor hep.
***
Haziran seçimlerinden beri cinayetler işlemek suretiyle sokak savaşlarını başlatan, hendekler kazan, halkını canlı kalkan olarak kullanan, tehdit ve şantajla korkutan pkk'lı teröristler de hiç olmamıştı zaten. Bırakmayı vaat ettikleri silahı anayasal hakların tartışılacağı süreçte yeniden eline alan militanlar “sarayın askeri ve polisi” denilerek pusu ile masum memurların canına kıyarken de bunlar hep meşru müdafaa idi. Hatta duruma göre halk savaşı olarak da kutsandı.
Silahlı genç militanların başlattığı haince saldırılar da sanki hiç olmamıştı, okullar yakılmamış, ambulanslar silahla taranmamıştı ve çocuklar gençler durduk yere ceberut devlet güçleri tarafından vurulmaya başlanmıştı. Keskin nişancıları da devlet ithal etmişti zaten.
***
Her şey gözlerimizin önünde olup bitiyor oysa. Genelkurmay personelini taşıyan araca Başkanlığa iki yüz metre kala yapılan bombalı saldırı ve onca insanın katledilmesi derken pkk'nın Kerkük Yumurtalık boru hattına saldırması, ypg'nin Afrin'de Baas ordusuyla birlikte davranması ve daha birçok gelişmeyi bir araya getirdiğimizde, ypg'nin yayınladığı “dünyanın her yerinde Türkiye devleti kurumlarına saldırın” çağrısının nasıl bir savaş kışkırtıcılığı olduğu ortada değilmiş gibi: Baskılara göz yumup zulme ortak mı olacağız? Ypg'nin Ankara'daki terör saldırısındaki payı -ortaya çıkmasına rağmen- sanki bu örgütün ilgisi yokmuş gibi davranabilir miyiz peki? Ne adına? Hangi suç ortaklığı adına?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bu mecradaki son yazı 22 Haziran 2019 | 301 Okunma İstanbul’dan Elmalı’ya beldeleri merkez yapan nefes! 18 Haziran 2019 | 138 Okunma Öğrenmenin önündeki en büyük engel: Benlik kibri 15 Haziran 2019 | 256 Okunma Siyaset meydanı da ‘akleden kalb’e dahil 11 Haziran 2019 | 62 Okunma Birlikte geçilen kapılar, tek başına girilemeyen odalar 08 Haziran 2019 | 150 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar