Plak arşivlerinin 'kutsal kâse'sini arayıp bulmak

MEMLEKETTE yayınlanmış plaklar içinde "kutsal kâse" muamelesi yapılanlar, yani rastlanması, arayıp bulunması, koleksiyona eklenmesi en zor olanlar bellidir.Bu plaklar içinde bahsi geçtiğinde ve “Bende var o albüm”...


MEMLEKETTE yayınlanmış plaklar içinde "kutsal kâse" muamelesi yapılanlar, yani rastlanması, arayıp bulunması, koleksiyona eklenmesi en zor olanlar bellidir.
Bu plaklar içinde bahsi geçtiğinde ve “Bende var o albüm” dediğinizde karşınızdaki vatandaşın yüzündeki aydınlanmayı, içine bir miktar kıskançlık (“Keşke benim olsa!”) karışan saygı ifadesini görürsünüz.

Erol Pekcan, Tuna Ötenel ve Kudret Öztoprak’ın bundan 38 yıl önce, 1978’de yayınlanan ve kısaca “Memleketin ilk caz albümü” olarak anılan harikulade albümleri “Jazz Semai” bu bahiste koşunun ön sıralarında yer alır.

Kendince iyi bir plak toplayıcısı olarak zamanında çok az sayıda basılmış olan bu plağı aramakla geçti, geçiyor ömrüm derken arşivden diriliverdi “Jazz Semai”...

Albüm kaydedildiğinde Tuna Ötenel 31 yaşında, Kudret Öztoprak ise 30. Ağabey durumunda olan ve albüm projesini tetikleyen Erol Pekcan ise 45 yaşında o sıralar.

Hikâyeyi ekipten bugün hâlâ hayatta olan tek isim (Başımızdan eksik olmasın usta) Tuna Ötenel’den dinleyelim:

“Yıl 1978... Biz, birbirimizi, caz müziğini, üretmeyi seven bir üçlüydük. Geceleri çalar, gündüzleri müzik dinlerdik. Bir gün ‘Flamenco Jazz’ ve ‘Polish Jazz’ adlı iki LP dinletti Erol Ağabey bize ve ‘Biz niye bir Türk caz albümü yapmıyoruz çocuklar’ dedi...”

10 parçalık albümde “Ali’yi Gördüm Ali’yi” dışında bütün besteler Tuna Ötenel’e aittir. Davulda Erol Pekcan, bas gitarda Kudret Öztoprak vardır; ikisi de diğer vurmalı çalgılarda da görev başındadır.

Fakat ortak bir çabanın ve “sevginin” ürünü olan albümde asıl yük bestelerin, düzenlemelerin yanı sıra piyano ve saksofonu da üstlenen Tuna Ötenel’dedir.

Kıymetli eşi Berin Ötenel anlatsın:

“Tuna! Müziğine âşık sevdiğim. Yıl 1978. Uyuyorduk, piyano sesiyle uyandım sabaha karşı. ‘Ne yapıyorsun Tuna?’ dedim, ‘Daha çok erken...’ Sus işareti yapıp durdurdu beni. ‘Rüyamda iki Amerikalı müzisyen saksofon ve trompetle bir parça çalıyorlardı, melodiyi unutmadan yazdım’ dedi daha sonra. ‘Rüyadaki Sesler’ bestesi bu şekilde hayat buldu...”

Zor hatta belki dışarıdan bakılınca “gülünç” bulunabilecek bir işe soyunmuştu üç kıymetli müzisyen. Bir nevi Müslüman mahallesinde salyangoz satmak manasına geliyordu bir caz albümü yapmak.

Burada devreye dünyalar tatlısı büyüğümüz, memlekette müziğin öncü birliklerinin başkomutanlarından, uç beylerinden Nino Varon ağabeyimiz giriyor işte...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Menzil dışına çıkış 05 Aralık 2021 | 92 Okunma Einstein, Salâh Birsel, mutluluk filan 02 Aralık 2021 | 210 Okunma Aslan kükresin biz sevinelim 26 Kasım 2021 | 119 Okunma Adele’e tebrik ve sitem 23 Kasım 2021 | 98 Okunma Büyük kazanç / ağır hasar 22 Kasım 2021 | 197 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar