Artık çok geç

“İnce mesele abi, çok kaba bir ince mesele” dedi. Zaten kısık gözleri iyiden iyiye iki kuyuya dönüşmüştü. O kuyuları bilirsiniz. İnsan teki bir kerre düşmeyegörsün oralara. Düşünce...

“İnce mesele abi, çok kaba bir ince mesele” dedi. Zaten kısık gözleri iyiden iyiye iki kuyuya dönüşmüştü. O kuyuları bilirsiniz. İnsan teki bir kerre düşmeyegörsün oralara. Düşünce çıkması zordur.

Aslında size bu hikâyeyi olduğu gibi anlatmak istemiyorum. Bildiğiniz hikâye çünkü bu. Biri hep diğerinden daha çok âşık oluyor. Biri hep aklını diğerinden daha çok kullanma istidadında… Biri yürüyüp gidiyor, biri oturup ölüyor.

Ona dedim ki “geçenlerde bir film izledim. Bir kız, pandomim yaparak bir mandalinayı yiyormuş gibi yapıyordu. Karşısındaki çocuk da merakla ‘bunu nasıl yapabiliyorsun?’ diye soruyordu…”

Dinlemiyordu beni. Kimseyi dinleyecek hali yoktu. Düştüğü kuyuda, kuyuya düşmekten memnun, öylece boşluğa bakıyordu.

Bunu da bilirsiniz. Acı çekmek bir süre sonra çok iyi gelmeye başlar insana. Şairin “fiyaka” dediği yerdir orası. Acısını bir başına yaşamak, acı olmasa hayatta kalamayacağını zannederek o acıyı kaşık kaşık yudumlamak ister. Günün birinde, belki bir sabah aydınlığında, belki bir ikindi güneşinde, belki bir gecenin dibinde bakar ki acı yoktur. Acı yoktur ve hayatta kalmayı başarmıştır. İlerde, ta uzakta gördüğü şey bir serap değil, kendisine doğru yaklaşan bir teknenin yelken direğidir. Bu acıdan adada yeteri kadar yalnız kalmış, esareti bitmiştir. Bitkin ama umutlu şekilde biner tekneye. Adını bilmediği, tadını ise bir daha asla unutamadığı bu acıdan bir başka yere göçer.

Bunu da bilirsiniz. Acının panzehiri dosttur. Alttan almayı, susmayı, hak vermeyi, duymak istediği cümleyi kurmayı, koluna girmeyi, yanındayken yokmuş gibi davranmayı başaran iyi dostlar vardır. Panzehir onlardır. Bir de kendini panzehir zannedenler vardır. Durmadan konuşur, durmadan yargılarını sıralar, durmadan acıyı azaltmak için akla hayale gelmedik teklifler yapar. Acıya yorgunluk katarlar.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sosyal çürüme yazıları 4: Ahlâkî pozculuk cumhuriyeti 23 Nisan 2024 | 434 Okunma Sosyal çürüme yazıları 3: Şişirilmiş dudaklar cumhuriyeti 20 Nisan 2024 | 908 Okunma Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti 16 Nisan 2024 | 954 Okunma Yavaş orman 14 Nisan 2024 | 291 Okunma Sosyal çürüme yazıları 1: Üçüncü sayfa cumhuriyeti 13 Nisan 2024 | 759 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar