İslamcılık tartışmalarının ‘hülasa’sı

Bir süredir bu sütunlarda tartışmaya çalıştığımız İslamcılık konusunun aslında masaya yatırılıp değerlendirilmesi gereken daha birçok boyutu var. Ancak her ne kadar yakın tarihimizde...

Bir süredir bu sütunlarda tartışmaya çalıştığımız İslamcılık konusunun aslında masaya yatırılıp değerlendirilmesi gereken daha birçok boyutu var. Ancak her ne kadar yakın tarihimizde önemli roller oynamış bir fikir akımının ve son zamanlarda toptan aynı isim verilen toplumsal hareketlerin mahiyetini anlamayı ve yeniden anlamlandırmayı hedefleyen bu yazıların hemen hepsine her kesimden çok müspet tepkiler gelmiş olsa da “Müslüman sıfatı neyimize yetmiyor, İslamcı lafı da nereden çıktı” veya “İslamcılık iktidarda, bunun neyini tartışıyorsun” mealindeki ve seviyesindeki tepkilerin çokluğu bu işin gazete köşesinde yapılmasının zorluğunu gösterdi bana. Zorluktan kaçıyor değilim ama özellikle bugün artık iktidar mevkiinde bulunan egemen İslam anlayışını yaratan tarihî ve sosyal dinamiklerin Osmanlı’nın son yıllarında ortaya çıkan fikir akımını var eden şartlarla ciddi anlamda bir ortaklık veya benzerlik taşımadığına ilişkin tespitimi kayda geçirmiş olmam yeterli. Bunun için Meşrutiyet devrinde devleti ayakta tutma ve milletin değerlerini ihya etme amacını paylaşan bir grup aydının temsilcisi olduğu fikir akımlarından birine verilmiş olan İslamcılık adının Cumhuriyet devrindeki modernleşmeye karşı belirli toplumsal reaksiyonu da adlandırmak için kullanılmasının sakıncalarının önüne geçmek için bu ikincisine “neo-İslamcılık” denmesini önerdim. Bu yazı dizisinde dile getirdiğimiz diğer görüş ve tespitlerimizi gözden geçirip hülasa etmek gerekirse… Esasen modernleşme karşıtı mahiyet taşıyan islamî kimlikli toplumsal tepkilerin Cumhuriyet öncesindeki modernleşme sürecinin de bir gerçeği olduğu malum. Bu bağlamda özellikle İkinci Mahmud devrinden itibaren toplumsal yeniliklere dini gerekçelerle itiraz eden kesimlerin varlığından uzun uzadıya gerek yok. Ne var ki bu mahiyetteki en güçlü itirazın yakın geçmişimizdeki en radikal reform hareketi olan Tanzimat sürecinde ve bilhassa Islahat Fermanı’nın getirdiklerine yönelik toplumsal reaksiyon olduğunu ve bu itirazın ilke olarak modernleşmeye taraftar olan bir aydınlar kesimince de paylaşılıp giderek Meşrutiyet dönemi İslamcılık akımını hazırlayacak anlayışın bu sırada şekillendiğini söylemek lazım. İslamcılık fikriyatının sacayağı dediğimiz öze dönüş, ittihad-ı İslam ve hürriyetçilik ideallerinin ilk şekillerinin başta Namık Kemal olmak üzere Yeni Osmanlılar hareketi mensuplarınca ortaya konulduğunu söylemiştik. İslamcılık akımının bir diğer ilham kaynağının veya rehberinin Cemaleddin Afgani olduğunu da eklemiştik. “Gezgin Bilge”nin aynı zamanda yine Meşrutiyet döneminde olgunlaşacak olan Türkçülük fikrinin de ilham kaynaklarından biri olmasını komplo teorileriyle değil, Afgani’nin modernleşme vizyonuyla açıklanması gereken bir husus olduğunu savunmuştuk.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
En hakiki mürşit ‘parti hakikati’ 28 Mart 2024 | 227 Okunma ‘Cumhurbaşkanımızın talimatıyla’ hakikati haykırıyoruz 26 Mart 2024 | 573 Okunma Satmamak elinde değil mi? 23 Mart 2024 | 213 Okunma ‘İktidar Müslümanlığı’: Önce hükümetimizin selameti 19 Mart 2024 | 703 Okunma ‘Hükümet Müslümanlığı’ Gazze’ye karşı 16 Mart 2024 | 452 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar