Yanlış bilgi ve batıl inancın acı sonuçları

Rü'yet-i hilal konusuna ara verip rü'yet-i memleket (ülkeyi görmek) vacib oldu.Söylenecek çok şey var ve elbette yazılacak, konuşulacak, tartışılacak; ben bugünkü yazımda olayın itikad (İslam inanç ve...

Rü'yet-i hilal konusuna ara verip rü'yet-i memleket (ülkeyi görmek) vacib oldu.
Söylenecek çok şey var ve elbette yazılacak, konuşulacak, tartışılacak; ben bugünkü yazımda olayın itikad (İslam inanç ve anlayışı) yönünü ele alacağım.
Dini düşünce ve hayatın temeli doğru yoldan giderek doğru bilgiye ulaşmaktır. Bilgi yanlış olunca inanç da yanlış olur, inanç davranışın güçlü bir saiki olduğu için kaçınılmaz olarak yanlış inancın (bid'at ve hurafeleri sahih din sanmanın) acı ve zararlı sonucu yanlış davranışlar olacaktır.
Ehl-i sünnet kaynaklarına bakıldığında şu bilgi ve inanç konularında ittifak edildiği görülecektir:
Müslümanların yöneticisini Allah ve Resulü (s.a.) tayin etmemiştir, niteliklere işaret edilmiş, bu işaretler ulema tarafından maddeleştirilmiştir. Bu nitelikleri her mümin taşıyabilir, gerekli eğitim ve emekle liyakat kazanmış olanları müminler serbest iradeleriyle seçerler. İlk halifenin dediği gibi “O Allah'a ve Resulü'ne itaat ettiği sürece seçip yeminle bağlananlar da (bey'at edenler de) ona itaat ederler. O haktan ve hukuktan saparsa, niteliklerini kaybederse yetkiyi elinden alır, layık olana verirler."
Hiçbir beşer Allah ile konuşamaz, herkese açık ve üzerinde birleşilmiş İslam bilgisi ve inancına aykırı bir bilgi ve inanç ileri süren ve bunu kendine mahsus bir yoldan giderek Allah'tan aldığını söyleyen kimse yoldan çıkmıştır; yanlışın derecesine göre kâfir, fâsık, sapkın, hatalı olur.
İslam'ın ilk asrından beri alimler, yoldan çıkmış yöneticiyi değiştirme konusunu tartışmışlardır. Özet olarak vardıkları sonuç şudur: İslam'dan çıkmış yönetici mutlaka değiştirilmelidir. Müslüman olmakla beraber zulme ve günaha sapmış yönetici ise önce uyarılır, ıslahına çalışılır, yola girmezse o da değiştirilir; ancak bu değiştirme vazifesinin şartı “fitneye mahal vermeden” olabilmesidir.
Peki fitne nedir?
Bu bağlamda fitne iç savaştır, Müslümanların birbirini öldürmesidir, ülkede can ve mal güvenliğinin yok olmasıdır; böyle bir ihtimal varsa sabredilir ve uygun zaman beklenir.
İki gündür yaşadığımız olaya bu kuralları uygulayalım:
Bu hareketin amacı iktidarı, İslam'dan sapmışların elinden alıp layık olanlara vermek değildir. Türkiye'nin mevcut şartlarında böyle bir amaçtan söz edilemez.
Hareketi yapanlar bir kişinin Allah ile konuştuğuna, asla hata yapmayacağına ve günah işlemeyeceğine inanıyorlar. Halbuki herkesin tanıdığı bu kişi bazı ruh ve beden arızaları içinde yaşayan bir beşerdir; hem yanılması hem de günah işlemesi mümkündür, vakidir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İslâm’da kadının değeri üzerine 05 Mayıs 2024 | 511 Okunma Niçin Diyanet 28 Nisan 2024 | 2.921 Okunma Tebliğ mi temsil mi? 21 Nisan 2024 | 300 Okunma Birkaç soru ve cevap 14 Nisan 2024 | 554 Okunma Gösteriş ve istismar 07 Nisan 2024 | 373 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar