Kurban, bayram ve bedel!

Öncelikle sevgili okuyucularımın Kurban Bayramlarını en kalbi duygularımla tebrik ediyor; Allahü Teâlâ’nın bizi kurbanın gerçek manasına kavuşturup, kendisine yakınlaştırmasını...

Öncelikle sevgili okuyucularımın Kurban Bayramlarını en kalbi duygularımla tebrik ediyor; Allahü Teâlâ’nın bizi kurbanın gerçek manasına kavuşturup, kendisine yakınlaştırmasını diliyorum.
İslam âleminin ağzının tadı yok ki bayram yapabilsin. Hem ağızlarının tadı nasıl olsun ki? İnandıklarını iddia ettikleri Allah c.c. onlara, insan canına bedel olarak koç göndermesine karşın, onlar insan canı alarak ve üstelik dindaşlarının kanını akıtarak o inanca karşı geliyorlar!
Böylece, kendilerine şah damarlarından daha yakın Allah’a en uzaktakiler oluyorlar! Bundan dolayı da düşmanlarının oyunlarına gelip, birbirlerini boğazlıyorlar ve sözde dinleri adına envaiçeşit vahşeti sergiliyorlar. 
Düşman, Gor çukurunu Everest Tepesi yaparak, barış-esenlik, güven, selamet ve kurtuluş olan İslamiyet’i terör dini (!) göstermeyi hedeflemiş; akıllarını kiraya vererek, ruhlarını satan ham yobaz ve kaba softalar eliyle de maalesef bu algı oluşmuştur.
Düşmanı bırakıp birbirlerini boğazlamaları ve boğazlama şekilleri de mahut algının ispatı olmuştur! Ne yazık ki dünyada İslamiyet denilince akla DAEŞ, Boko Haram, El Kaide, FETÖ vb. gibi terör örgütleri geliyor.
Hal-i pür melalimizin özeti, büyük şairin şu dizesinde gerçek ifadesini bulur: 
“Öksüz Bayram günleri sızlıyor benim yaram,
Halimizi gören der, deliye her gün bayram.”                  N. F. Kısakürek
Burada bir nokta koyup, asıl konumuza, kurbana dönelim. Aşağıdaki satırlar Muhyiddin ibn Arabi’nin Fütühat-ı Mekkiyye’sinin 5. cilt, 266-267. sayfalarından alınmıştır:
“Hz. İbrahim aleyhisselamın oğlunu kurban etme yükümlülüğü ortaya çıkınca, kan (borcu) hiçbir zaman düşmemiştir. Bununla birlikte Allahü Teâlâ, onu büyük bir kurbanla kurtarmıştır ki bu kurban saygın bir Peygamber’in varlığını yok etmenin bedeli sayılan ‘büyük bir koçtu’. Bu durumda bir zorunluluk olan kan akıtmak mümkün olabilmişti.
Bir kez vacip olduğunda ise, artık kalkmaz ve bu nedenle Hz. İbrahim’in oğlunun sureti bir koç suretine dönüşmüştü. Bu durum, dileyen herkesin her surete girebildiği cennet çarşına benzer. Böylece kesilen şey, Hz. İbrahim’in oğlu değil, koçun sureti olmuştur. Başka bir ifadeyle, bir insan sureti kesilmemişti.
İşte, her insanın yerine getirmekle yükümlü olduğu (doğum nedeniyle kesilen) ‘akika’ kurbanının sebebi budur.”
***
Hikmet: Allahü Teâlâ, 
Hz. Musa’ya indirdiği 
Tevrat’ta şöyle buyurmuş: 
“Ey Ademoğlu! Seni kendim için, eşyayı senin için yarattım. Benden dolayı yarattığım şeyi eşyaya kurban etme!

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Siyasette algı savaşları -3- 11 Mayıs 2024 | 58 Okunma Siyasette algı savaşları -2- 08 Mayıs 2024 | 67 Okunma Siyasette algı savaşları -1- 06 Mayıs 2024 | 162 Okunma Seçim analizi -9- 04 Mayıs 2024 | 53 Okunma Seçim analizi -8- 01 Mayıs 2024 | 193 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar