Şehirliliğimiz

Arkeolojik çalışmalar, henüz “İslam-öncesi Türk şehri”nin ayrıntılarını ortaya koyabilmiş değil… Karşılaştığımız Çin, Hint, İran medeniyetlerinin her birinden...

Arkeolojik çalışmalar, henüz “İslam-öncesi Türk şehri”nin ayrıntılarını ortaya koyabilmiş değil… Karşılaştığımız Çin, Hint, İran medeniyetlerinin her birinden elbette etkilendik ama bize en çok uyan ve en kolay benimsediğimiz, bize en çok katkısı olan, bizim de canla başla katkıda bulunmaya çalıştığımız medeniyet, İslam idi. İslam'la şereflendikten sonra birçok alanda olduğu gibi şehircilikte de çok ileri adımlar attık. “Türk-İslam şehri”, birçok örnekte ortaya kondu. Ancak kabul etmek durumundayız ki, modernliğin meydan okumaları karşısında, şehircilik alanında da sağlıklı bir cevap üretemedik. Evet, “Türk-İslam şehri” gerçek ama artık çok gerilerde kaldığı, yaşadığımız dünyada Türk-İslam şehrinin yerinde yeller estiği de bir gerçek...
İtiraf etmeliyiz ki, bugün şehircilik alanında dünyaya sunabileceğimiz güzel misallere sahip değiliz. Modern Batı'yı eleştiriyoruz ama modernliğin en nitelikli şehircilik örneklerinin de orada olduğunu kabul etmemiz lazım. Onlardan hala öğreneceklerimiz var. Daha öğreneceğiz, sonra kendi medeniyetimizin mirasıyla yeni alternatifler geliştireceğiz ve onları geçeceğiz. Yolumuz uzun…
Şehircilik alanında medeniyet mirasımızı sürdüremememizin, modernliğin dayatmalarına, estetik yoksunu kötü kopyacılık yetmiyormuş gibi rant ekonomisine teslim oluşumuzun birçok nedeni var. Bunlardan birisi de zihniyet dünyamızda ve psikolojimizde uzun göçebelik yaşantılarımızın izleri. Müsaade ederseniz “Türk'ün Göçebe Ruhu”nda ayrıntılı ele aldığım bazı hususları belirtmek istiyorum.
Göçebe geçmişimizin halen süren etkilerinin en başında mekânla kurduğumuz ilişkilerimizdeki “iğretilik” geliyor. İbni Haldun, Mukaddime'de göçebelerin şehirlilerden daha çok hayr ve iyiliği kabule yakın ve daha şecaatli olduklarını belirtiyor. Göçebe yaşama tarzının insan ilişkilerinde daha dayanışmacı olduğu kesin. Hızlı şehirleşmeye çoğumuzun uyum sağlayamaması ve yakınıp durmamız da bu eski hasletleri özlemiş olmamızın payı olsa gerek. Muhtemelen bu yüzden şehirlerdeki hırsızlık, cinayet ve suç oranlarına, trafikteki sürücülerin sabırsızlıklarına bakıp, koşuşturma, bencillik, tüketim, kalabalıklar, reklâm panoları, çok katlı binalar vs. gibi örneklerden daralıp arada bir köyümüze geri dönmek istiyoruz. Ama bu sadece nostaljik beyhude bir talep. Gidecek bir yerimiz yok, ekmek peşinde varoşlarına doluştuğumuz şehirler hala ekonominin can damarı ve ufukta bu durumun değişeceğine dair hiçbir emare görünmüyor. Ekmek parası şehirde kazanıldığı gibi, çocuklarımızın tahsil imkanları, kültür ve sanat ortamları, zihinlerimizin uygun bulduğu yaşama mekanları da burada.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Merhametten maraz doğmaz! 12 Eylül 2019 | 216 Okunma “Benden nefret et ama bana acıma!” 08 Eylül 2019 | 179 Okunma Merhamet esastır çünkü... 05 Eylül 2019 | 165 Okunma Merhameti kavramak zordur 01 Eylül 2019 | 146 Okunma Adalet, merhametten koparsa 29 Ağustos 2019 | 141 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar