Sait Başer’in düşünce dünyası

Sait Başer’in düşünce dünyası, şüphesiz tümüyle önemli. İsteyen dilediği yerden dilediğini kadarını almaya azmedebilir. Ben, henüz, genel sistematiğini yakalamaya çalışıyorum ve...

Sait Başer’in düşünce dünyası, şüphesiz tümüyle önemli. İsteyen dilediği yerden dilediğini kadarını almaya azmedebilir. Ben, henüz, genel sistematiğini yakalamaya çalışıyorum ve çok az kimsenin yaklaşmaya cesaret gösterebildiği dil-anlam, akıl-duygu-inanç konularında kafa yormalarında konaklıyorum.

Son dönemde gündemde epey yer tutan “güncelleme” kavramı Sait Başer için hem pratik hayatta hem düşünce hayatında vazgeçilmez önemde. Düşünürümüze göre anlama, miras bırakılamaz. “Özünde ‘inanma’ ve ‘anlama’ bulunan hiçbir değer tevarüs etmiyor… Geleneğimiz, sanatlarımız, dinimiz, tasavvufumuz… Bunların her kuşakta ‘yeniden anlaşılması, kurulması’ şart!” (Yitik Yurdun İçinde, s. 85). Bu yenilenmede, insanın içine doğduğu dilin payı büyük. Dili esas alan bu perspektifi nedeniyle olsa gerek, İmam Mansur Maturidi’ye ait olan “İnsanlar kendilerine bir peygamber gelmese bile Hakk’ı bilmekle mesuldürler” sözünü çok önemser Başer. Türkler, Müslüman olmadan önce de Hakk’ı biliyorlardı; son ve ekmel din olan İslam ile şereflenmeleri ufuklarını daha da açtı demeye getirir.

Hoca ile en temel ayrım noktamız, tam da burası. Tüm kadim dil ve topluluklar için doğru kabul edilmesi gereken bu tezi neden sadece Türkçe’ye ve Türklere uyguluyor, anlamış değilim. Şüphesiz “Türklük”, ona göre etnik bir tasnif değil, bir zihniyet ve davranış biçimi. Bu yüzden Türklüğü önceliyor Başer. Ayrıca Türklerin baştan beri “sınıfsız” bir toplum olmalarına hep vurgu yapıyor, sanki Türklüğün özgünlüğünü orada görüyor.

Yeri geldiğinde daha uzun konuşmak üzere, farklılıklarımızı bir yana koyalım. Sait Başer üstat ile anlamanın ve dilin önemi konusunda tamamen mutabıkız. O yüzden Türkçe ile ilgili bakışına hayranlığımı belirterek ve örneklendirerek bitireceğim bu yazımı.

“Bilmek fiilinin derin anlamı; ‘olarak, duyarak, bittecrübe ve bilfiil öğrenmişlik hali’ demek. Bilhassa yardımcı fiil durumundaki kullanımlarda o anlamın gücü, olanca derinliğiyle ortaya çıkar. Yapa-bilmek, ede-bilmek, duya-bilmek, düşüne-bilmek… gibi. Bir iktidar ve şuur kıvamının adı bu kelime. Aynı kökten türemiş ‘bilge’ kelimesinin haber verdiği bir kıvam!” (Yitik Yurdun İçinde, s.129)…

“Türk mantalitesi düş(mek) kökünden (-n ekiyle) dönüşlü yapıp kendine tatbik ettiği bir kelimeyle ‘kendi içine, özüne, hakikatine, gönlüne düşmek’ manasına ‘düşünmek’ kelimesini kullanmış, tefekkür yerine ‘kendi kendiyle biliş tutmak’ işaretini verircesine düş(ü)nmenin ancak kendi hakikatine düşmekle mümkün olacağını ikaz edercesine. Düşünmeyi gönül olmadan görüşünü bu kelimeyle sırlamış” (Selam Söyle, s.66)…

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Merhametten maraz doğmaz! 12 Eylül 2019 | 216 Okunma “Benden nefret et ama bana acıma!” 08 Eylül 2019 | 179 Okunma Merhamet esastır çünkü... 05 Eylül 2019 | 165 Okunma Merhameti kavramak zordur 01 Eylül 2019 | 146 Okunma Adalet, merhametten koparsa 29 Ağustos 2019 | 141 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar