Türkiye, antika ülke pazarı olsa değerli bir ürün sayılabilir
aslında. Çünkü dünya yeni teknolojik buluşlar ve uygulamalar,
evrensel değerler, insan hakları ve bireysel özgürlükler üzerinden
toplumsal düzen oluştururken, bizler hâlâ şeffaf olmayan,
vatandaşına istediği zaman sopa atabilecek, ayar verecek bir devlet
baba modeli içinde itişip duruyoruz... Sanıyoruz ki parlamenter
sistemi değiştirirsek, zaman yolculuğuna çıkıp çağ atlayacağız.
Sanıyoruz ki gelişmiş toplumlara tur bindireceğiz. Şaka değil.
Böyle sanıyoruz.
Günlük 10 TL’nin altında geliri olan 1 milyon 500 bin kişi yaşıyor
bu ülkede. Günlük 5 TL geliri olan 500 bin insan sokaklarımızda
bildiğin ekmek peşinde. 3 milyon aile sosyal yardıma muhtaç. Kimisi
süreli, kimisi düzenli yardım alıyor. Bu ailelere yılda en az 15
milyar lira ödeniyor. Her yıl 1 milyon 300 bin yaşlı ve engelli
vatandaşımıza (2022 sayılı yasa gereği) her yıl 3.5 milyar TL
ödüyoruz. Ve devlete bağımlı insanları nasıl üretken hale
getireceğimizin modelini tartışmak yerine yardım miktarlarını nasıl
artıracağımızı tartışıyoruz. Verilecek destekler bütçe açığını
artırır mı, artırmaz mı, artırırsa yüzde kaç oranında artırması
normaldir hesapları yapıyoruz. Ve komik olan, dünyanın bileğini
bükecek bir ekonomik sisteme sahip olduğumuza da inandırılmak
isteniyoruz. Milyonlarca fakirimiz olmasının utancını yaşamak ve
çağın gereğini yerine getirecek devlet düzenini kurmak yerine
fakirlerimize verilen devlet desteğini kim daha fazla artıracak
yarışına giriyoruz...