Kemal Kılıçdaroğlu'nun avukatı
Celal Çelik, sosyal medya üzerinden bir bildiri
yayınlamış.
Diyor ki:
"Sayın Genel Başkan Kemal
Kılıçdaroğlu'na artan hakaret yorumları nedeniyle, bilinmesini
isterim ki gerekeni yapacağız! Sonradan kimse özür ve af dilemesin!
Eleştiriyi hoş görürüz ama hakareti asla! Yasal işlem için hakaret
görüntülerini bana gönderebilirsiniz."
CHP liderini bugüne kadar sayısız
kere yazı konusu yaptım. Siyaset anlayışını eleştirdiğim,
dünyaya ve olaylara bakış açısıyla dalga geçtiğim pek çok
yazım arşivde duruyor.
Ancak bugüne kadar
Kılıçdaroğlu'nun şahsına, karakterine ve ailesine yönelik en
ufak bir hakarette bulunmadım. Hatta ailesinden bir tek kişi
hakkında bir tek satır yazmadım.
Sadece Kılıçdaroğlu için değil,
hiç kimse için bu basitliği yapmadım. Bunu yapanlara da asla saygı
duymadım.
Tıpkı Kemal Kılıçdaroğlu'na
duymadığım gibi...
CHP liderinin, kişilik haklarını
korumak için avukatını devreye sokmasını anlarım. Kendisine yönelik
küfür ve hakaretlerin hesabını yargı önünde sormasını da gayet
normal bulurum.
Ancak…
Kılıçdaroğlu kişilik haklarının
korunmasını isterken, önce kendisinin kişilikli davranıp,
karşısındakilere hakaret etmeyi bırakması gerekiyor.
Yani bugüne dek hakaret etmediği
kimse kaldı mı Allah aşkına? Hele Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında
söylemediği bir tek kelam kaldı mı?
Erdoğan'ın ne diktatörlüğü kaldı
ne hırsızlığı ne namusu ne de ahlakı. İşi edep ve ahlak
sınırlarının dışına taşıyıp, "Benim adımı ağzına
alırsan ananı!.." diyecek kadar iğrençleştiği
zamanlar bile oldu.
Yani sen istediğine istediğin
küfrü, istediğin hakareti edeceksin ve buna "Düşünce
özgürlüğü, ifade
hürriyeti" diyeceksin. Ama birileri karşına
geçip aynı şeyleri sana söyleyince bunun
adı "suç" olacak.
Oh ne güzel bir dünya di
mi?
Gerek Kemal Kılıçdaroğlu'nun
gerekse kendisine "aydın" diyen sol
görüşlü camianın böyle bir dünya olmadığını artık anlaması
gerekiyor.
Sen, başkasının giyimine,
kuşamına, çarşafına, başörtüsüne karışınca bunun
adı "laiklik" olacak. Ama
başkası mini eteğe, içkiye yorum
yapınca, "Hayat tarzımıza müdahale
var" diye bağıracaksın.
Sen, Kurban Bayramı'nı
kutlayanlara "Barbarlar, hayvan kesen
katiller" diye istediğin hakareti edeceksin ve bunun
adı “çağdaşlık” olacak. Ama senin
yılbaşı kutlamana
ses edenlere, "Yobazlar" yaftası
yapıştıracaksın.
Sen, ezanlara tahammül edemeyip
küfredeceksin, sala okunan camileri basarak görevlileri döveceksin
ve kendini "Gürültü kirliliği
yaptı" diyerek savunacaksın. Ama başkaları
Onuncu Yıl Marşı'nı, İzmir Marşı'nı eleştirince
anında "Cumhuriyet düşmanı" damgası
vuracaksın.
Sen, Osmanlı'dan başlayarak bu
ülke insanının ecdadına istediğin küfrü, istediğin hakareti hem de
ekranlar önünde gerine gerine sıralayacaksın.
Sorulunca, "Onlar benim atam
değil" diyerek kenara çekileceksin. Ama birileri
Atatürk'e, İsmet İnönü'ye laf edince "Bunu hapislere
atın" diyerek yargıyı göreve
çağıracaksın.
Sen, dünya üzerindeki tüm
Müslümanların mukaddesi olan Kâbe'ye, Aksa'ya keyfine göre küfürler
savuracak, insanların inancına "Gökten indiğine
inanılan dogmalar" diyecek, Allah'a ve Resulullah'a
aşağılıkça saldıracaksın. Sorulunca, "Onlar benim
kutsalım değil çünkü ben inançsız
biriyim" diyeceksin.
Ama birileri
Anıtkabir'e...
Hatta bırak Anıtkabir'i,
sokaklara dikilen heykellere laf söylediğinde bile çileden
çıkıp "Benim için kutsal olana
saldırdı" diyeceksin.
Sen bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nın
mezardaki annesine koro hâlinde küfredeceksin. Sen bu ülkenin
liderine, miting meydanlarında on binler hâlinde yine
küfredeceksin. Sen bu ülkenin liderinin çocuklarına, eşine,
yakınlarına ve yakınından geçenlerine kâğıda kaleme gelmez
küfürlerle tekrar tekrar saldıracaksın.
Bunun adı düşünce özgürlüğü
olacak.
Ama biri sana "Höst,
kudurmuş köpek" dediğinde bunu hakaret olarak
algılayacaksın.
Sen bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nı
hayvan gibi resmedip pankarta bastıran ve o pankartı taşıyan
gençleri "Mizah yapmışlar" diye
savunacaksın. Ama sana "Hayvan da sensin, hayvan oğlu
hayvan da sen" diyenler hakkında suç duyurusunda
bulunacaksın.
Yok böyle bir dünya!
En klişe tabirle
söyleyeyim.
Sana yapılmasını istemediğin şeyi
başkasına yapmayacaksın. İnsan olacaksın, insan evladı gibi
davranacaksın!
"Dövme elin kapısını
parmakla, senin kapını döverler tokmakla" demiş
atalarımız...
Değerlerine düşkün isen,
başkasının değerlerine saldırmayacaksın. Namusuna düşkün isen,
başkasının namusuna dil uzatmayacaksın. Onuruna düşkün isen,
başkasının onurunu zedeleyen cümleler kurmayacaksın.
Bunları yaparsan…
Başkasının değerlerine saldırır,
başkasının namusuna dil uzatır, başkasının onurunu zedelemeye
çalışırsan, cevabını misliyle alırsın.
Kısacası…
Men dakka dukka!
Yani eden, bulur!