Seçimin ilk günü, ortada henüz yeterli kadar belge yokken
yazdığım yazıda oy hırsızlığının benim için önemli olmadığını
söylemiş, "Bundan sonra sonuçlar değişse bile benim için
bir kıymeti harbîyesi yoktur" demiştim.
Şimdi ise, "Bu seçimlerde, Cumhuriyet tarihinin en büyük oy
hırsızlığı yaşanmış. Sandıklar adeta yağmalanmıştır"
diyorum.
Bakınız...
AK Parti'nin yaptığı itirazlar sonucu İstanbul'da bahsi edilen
sandıkların henüz yüzde 4'ü açıldı ve Binali Yıldırım ile Ekrem
İmamoğlu arasındaki fark 28 binden 20 bine düştü.
Burada Ekrem İmamoglu'na düşen neydi biliyor musunuz?
"Ben, bir tek haram oy, çalıntı oy istemiyorum. Bileğimin
hakkıyla geleceksem eyvallah ama ben 5 yıl boyunca şaibeli bir
seçimle anılmak istemiyorum" demekti.
"Mazbatamı verin" demek yerine, bayram şekeri
almış çocuklar gibi Anıtkabir'e koşup deftere "Atam ben
Belediye Başkanı oldum" diye yazmak yerine,
"Ortaya konan delillere kimse itiraz edemediğine göre, bu
işi Yüksek Seçim Kurulu'na havale ediyorum. Yüksek Seçim Kurumu ne
karar verirse başım gözüm üstüne" diyerek çok daha
kaliteli bir duruş sergileyebilirdi.
Belki seçimi yine kazanacak belki kaybedecekti ama bu sözleriyle
değil İstanbul'daki 16 milyonun, Türkiye'deki 82 milyonun
takdirini...