Müjdat Gezen, “Çivi" mizah dergisinden Orhan Kemal'in “Bekçi
Murtaza"sına, “Hamlet Efendi" oyunundan “Darbukatör Baryam"
karakterine kadar bu ülkede arzı endam etti.
Döneminin Şahan Gökbakar'ı, Cem Yılmaz'ı veya Şafak Sezer'iydi.
Siyah beyazlı televizyon günlerinde, Cenk Koray'ın programında
herhangi bir skeçle yer aldığında izleyiciyi ekrana kilitlerdi.
Ne ki her şeyin bir sonu olduğu gibi şöhretin / zirvenin de bir
sonu var.
An gelir…
Sokakta yürümekte zorluk çektiğiniz, arkanızda medya ordusunun
dolaştığı, her sözünüzün her hareketinizin olay olduğu yıllardan
eser kalmaz.
Şöhret belasıyla daha bu dünyada başlar ödeşmeniz. Öyle ki, atılmış
bir eşya gibi unutuluverirsiniz.
Zordur, çok zor!
Fakat hakikatin ta kendisidir. Necip Fazıl üstadımızın dediği gibi,
“Madem ki yükseliş var iniş olmaz olur mu?"
Bütün mesele, şöhret basamaklarını tırmandığınız gibi inmesini de
bilmek, yani, yere çakılmamaktır.
Çakılmak rezilcedir!
Müjdat Gezen “çakılmak" yerine yetiştirdiği “sanatçılar" üzerinden
“yükselmeye" devam etmenin biricik yolunu bulmuştu.
“Müjdat Gezen Sanat Merkezi" aslında bunun ifadesiydi.
Böylece hem kariyerinin sonunda kendisi için en doğru olanı yapmış
oldu hem de bu ülkenin “gösteri sanatlarına" katkı yapmayı
sürdürdü.
Demek ki, “yetmedi" veya gündeme gelme iştiyakına / “şehvetine"
yenildi.
Bunun için de sanırım en kestirme yol olarak, “gündelik politik"
çıkışlar yapmayı seçti.
Belki de “mahalle baskısı" onu buna icbar eyledi, bilmiyoruz.
Lakin, Şener Şen'e Müjdat Gezen gibi zıpçıktı çıkışlar yapması için
nasıl faşizan “mahalle baskısı" yapıldığını biliyoruz. (Bir insanı
zorla konuşturmak, konuşma özgürlüğünü kısıtlamaktan daha beter bir
faşizmdir.)
Yanlış anlaşılmasın; sanatçının politik tavır almasına karşı
değilim. Nihayetinde insanın bütün faaliyetleri politik değil
midir?
Fakire soracak olursanız tiyatro için de bu geçerlidir. Augusto
Boal tevekkeli, “Politik tiyatro olmaz diyenler bizi aldatmaya
çalışıyor; ki, bu da politik bir tutumdur… " dememiştir.
Müjdat Gezen de yaşı 73'e varmış bir sanatçı olarak tüm toplumu
düşünmeye sevk edecek bilgece sözler elbette söyleyebilir.
Haddizatında ondan beklenen de ona yakışan da zaten budur.
Madem ki, Gazi Paşa Hazretleri, “Sanatkar, toplumda uzun çaba ve
çalışmalardan sonra, alnında ışığı ilk duyan insandır" demiş, onun
yolundan gittiğini iddia eden bir sanatçı olarak, yıllar yılı
alnında veya sinesinde biriktirdiği ışığı topluma tutarak
aydınlatmak istemesine kim ne diyebilir?
Peki böyle mi yapıyor Müjdat Gezen? Başka bir ifadeyle, böyle mi
gündeme geliyor?
Son yıllarda 2 kez gündeme geldi.
Biri, geçenlerde Sultan Abdülhamid'in torunu Nihan Osmanoğlu adlı
genç hanımefendiye, CHP'nin kanalı Halk TV'de canlı yayında çok
çirkin, utanç verici belaltı sözler söyledi.
Bir hanımefendiye o sözleri söylemek vallahi çok ayıp.
Daha da ayıbı, mahut televizyon programına katılan salondaki
izleyicilerin kahkahasıydı.