"Neler yapmadık şu vatan için" demişti Orhan Veli, "Kimimiz
öldük / Kimimiz nutuk söyledik."
Yazık ki hâlâ aynı yerdeyiz.
"Aynı yerdeyiz," dedim ama onun da gerisine düştük galiba. "Nutuk
söyleyenlere" bir baksanıza!
Eren Bülbül'ün katillerinin mensup olduğu örgütün adını bile
telaffuz etmeden (belâ savma kabilinden) üç-beş lakırdı ediliyorlar
sadece...
"Hendekteki arkadaşlarının" örgütüne kükresene biraz Kemal Bey!
Eren'imizi evinin önünde katleden PKK'yı lanetlesene.
Böyle olmaz...
Eren Bülbül, daha 15 yaşında, FETÖ'nün 15 Temmuz işgal saldırısına
karşı fasılasız 20 gün "vatan nöbeti" tuttu meydanlarda.
Sen ne yaptın?
Pensilvanya şeytanıyla aynı ağızla "kontrollü darbe" dedin.
Adamın, Mustafa Akaydın senden daha beter. 15 Temmuz şehitlerimizi
"devlet öldürdü" demekle yetinmedi; bir de, "halk neden
darbecilerin karşısına dikildi," deyiverdi.
Bu kafa ne diyebilir ki Eren'imize?!
"Top oyna, fındık topla ne işin var senin bu yaşta terörist ihbar
etmeyle..." demekten başka.
Eskiden nutuk atan üçkâğıtçılar vardı.
Ateşli adamlardı.
"Ey ehli vatan ayağa kalkın" dediler mi ayağa kalkardık. Gerçi,
Süleyman Nazif'in dediği gibi, "onlar oturdu, biz ayakta
kaldık..."
Şimdi de az çok var bunlardan; siyasette, bürokraside, iş
dünyasında, medyada.
FETÖ'yle "ölümüne" mücadeleyi araçsallaştırarak ikbal devşirmeye
çalışıyorlar.
Lakin hiç değilse düşmanla işbirliği yapmıyor, müstevlilere kuyruk
sallamıyorlar.
Peki siz ne yapıyorsunuz Kemal Bey?
Hem taşeron terör örgütleriyle aranıza mesafe koyamıyor, hem
"Türkiye güvenli değil, gelmeyin" diyerek o Alman dergisine
ülkemizin aleyhinde konuşuyor, hem de karşı çıktığınız sistemde
"başkan" olmak istiyorsunuz.