Misyon biçme hakkını her daim kendilerinde görürler. Mesela,
evrensel olan bütünüyle tekellerindedir.
Zira en "üstün" kültür onlarındır. Üstün olduğu için de
"evrensellik" iddiasındadır.
Evrenselliği "güç ve kuvvete" değil, en iyi, en doğru ve en güzele
ulaşmış olmalarına bağlarlar.
Oysa sadece güçlü olanın haklı olduğu pratiğini yaşayan ve yaşatan
da onlardır.
Evrensel telakki ettiklerine ulaşanları modern, ulaşmayanları da
"arkaik" ilan etme konusunda sınır tanımazlar.
Zaten sınır tanımamakla maluldürler. İyi ve kötü arasında mutlak
bir sınır olduğunu kabul etmezler. Hakikati muğlaklaştırırlar.
Rölativizm düşünceleriyle en temel hakikatleri
mutlaklık katından atarlar. Mutlak olan sadece kendileridir.
Modern Batı düşüncesine göre doğa ele geçirilmesi gereken bir
anlamsızlıklar âlemidir.
Bunun için de yaratıcısını "zikreden", doğayı örnek alarak "haddini
bilen insan" yerine "haddini aşan insanı" model gösterirler.
Her şeyden evvel bu model adamakıllı sorgulanmalıdır. Modern
insanın da modern dünyanın da en büyük açmazı buradadır çünkü.
Kendini bilen insan haddini bilir. Kendini bilmeyen, "yaşanmaya
değer hayatın" ne...