Bu devirde çoğumuz ahlakın, kelime-i şehadetin yanında verilen
bedava bir yazılım olduğunu sanıyoruz...
Dünya ahiret kardeşim Gökhan Özcan'ın sözü bu. Geçenlerde
bir yerlerde gözüme çarptı.
Gökhan, usta bir yazar/sanatçı olduğu kadar inandığı gibi de
yaşamaya çalışan gerçek ve derin bir mümindir. Nihat
Genç arkadaşımız tevekkeli "sarışın evliya" dememiştir
ona.
Mezkûr sözü eski (2015 tarihli) bir yazısında geçer.
Devamında da şöyle der: "Orta yerde onun bunun haysiyetiyle
oynamayı hakkı zannedenler, bunu da taşlarını kendi döşedikleri
nevzuhur bir ahlak zemininin üstüne basarak yapıyor (...)Aramızda
örgütlenip, dilin afetlerine karşı acil müdahale ekipleri mi
oluştursak? Bunu yapmazsak, büyük insanlık yıkımının ardından enkaz
kaldırma ekiplerine ihtiyacımız olacak gibi görünüyor!.."
Yazık ki ortalık insan enkazından geçilmiyor!
Sayın Erdoğan, İBB Belediye Başkanı seçilmeden evvel İstanbul çöp
dağlarından geçilmiyordu. Çöp kokusundan burnumuzun direği
kırılırdı. Geldi ve kısa sürede çöp dağlarını temizledi.
Peki yalanla, iftirayla malul bu "insan enkazını" kim
temizleyecek?
Ki, çöp dağlarından çok daha korkunç, çok daha bulaşıcı hastalık
yayıyorlar.
Daha evvel bir vesileyle dile getirmiştim:
Merhum Erbakan'ın "Önce ahlak ve maneviyat" diskuru ilk
gençliğimizde çok tuhafımıza giderdi.
O kadar ki, ne zaman imam hatipli bir öğrenci görsek, "Maneviyat
geliyor!" diye kıkır kıkır gülerdik.
Aklımız başımıza geldiğinde anladık, "Önce ahlak ve
maneviyat"ın ne demek olduğunu.
Ahlaktan mahrumsan, kelime-i şehadet gırtlağından aşağı geçmez.
Hucurat Suresi ayet 14'te şöyle buyurulur: "Bedeviler, 'İman ettik'
dediler. De ki: 'Siz iman etmediniz. Ancak 'Müslüman' olduk deyin.
İman sizin kalplerinize girmemiştir..."
Hülasa, ahlak, kelime-i şehadetin eşantiyonu değil,
temelidir.***
Günlük gündelik politika, çoğunlukla yek diğerinin açığını yakalama, kusurunu faş etme üzerinden yürüyora.