Türkiye’nin, daha 1920’lerde oluşmuş bir dış politikası
vardı. Bu politika, 1924 anayasası ile iç düzeni de şekillendirecek
kararlılığa alınmıştı. Kemal Atatürk bunu, “Yurtta sulh, cihanda
sulh!” diye özetlemişti.
AKP iktidara geldikten sonra bu politikaya savaş açtı. Dış
politikamızı yürüten değerli uzmanları, Başbakan Erdoğan
tarafından “Monşerler!” diye aşağılandı. Ve bu intikamcı
politika, koyu bir Sünni mezhepçilikle birleşince, Ortadoğu’yu ve
Türkiye’yi yakan yıkıcı gelişmelere yol açtı.
Sadece komşu ülkeleri yitirmekle kalmadık, güney
sınırlarımızı da ayrılıkçı terör örgütü PKK’ya teslim ettik.
Türkiye’nin bütünlüğü tehdit altına girdi.
DÜŞMAN İMAL ETMEK
AKP hükümetleri, milleti aldatıp arkasına takmak için ikide
bir düşman icat ederek onunla savaşıyor havası yaratır. Öyle
ki kendi hatalarını bile bu yapay düşmana yıkarak sorumluluktan
sıyrılır. Bunun son örneğini referandumda yaşadık. Düne kadar yağlı
ballı oldukları Avrupa’yı düşman ilan eden oyunlar oynadılar. AKP;
Tayyip Erdoğan’ı “seçilmiş padişah” haline getiren bu çağdışı
öneriyi millete öyle kabul ettirdi.
Türkiye, şu an Suriye’de batağa saplandı. Amerika açık açık
PKK’nın yanında yer aldı. Böylece kuzey Suriye de Irak’ın kuzeyinde
AKP’nin desteğiyle temeli atılan Kürdistan’a
ekleniyor.
Peki, bu iktidar ve onu yöneten Erdoğan Amerika’ya karşı ne
yapıyor?
-Hiçbir şey!