Hayatın peşinde sürüklenen değil, hayatı peşinde sürükleyen
güçtür yaşama tutunmak… Bu bir tercihtir. Kimi zaman kaybediş, kimi
zaman kazanımdır.
Düne dair ülke gündemi, kent gündemi, Amerika'daki seçimleri bir
kenara bırakmak istedim.
Hep söyleyegeldiğimiz şeyler… Savaş, hüzün, gözyaşı ve barut
kokularının olmadığı bir dünya… Bireysel temenninin ötesine geçmese
de evrene iyi talepler göndermeli.
Dünyaya nasıl baktığımız temel esastır… Mutluyken cennet, mutsuzken
cehenneme dönüyor. Her ikisi de hayata dair tercihtir.
Mutlu olup cenneti, mutsuzluğu seçip cehennemini yaşarsınız. Daha
sade bir yaşam, daha sakin bir yaşamı tercih ediyor olsanız bile
hayat sizi kendi içindeki girdaba çekebilir. Hani hayatın peşinde
sürüklenmeyin, hayat sizin peşinizden gelsin demiştim yaa… İşte tam
da anlatmak istediğim.
Hayat sizi ne kadar peşinde sürüklemek isterse istesin gitmeyin
peşinden.
Siz o hayatı peşinize takıp sürükleyebilir, mutluluğa pencere
aralarsınız.
Bir pazarın pazartesiye taşıdığı ruh hali olsun… Sonbahar ortasına
kış birazda yaza çalan bir başkent güncesi… Güneşi görüp üşümek
misali… Dün üzüldüklerimin bugün ne kadar saçma sapan şeyler
olduğuna bakıyorum. Yaşam terazimin her iki tarafına mutluluk
koyuyorum. Cennetim olsun diye… Nasıl hissettiğinle orantılı bir
dünyada, tüm hisler mutluluk olsun… Fikirler değişime açıktır. Dün
dünde kalabilmeli bugünden yol almalı… Alamadığınız yol hayatın
içinde bir araç misali patinaj yapmanızı sağlar.