O gün genç astsubayın matarasındaki yarım su 12 elde dolaştı, 12
dudağa dokundu, 12 canı serinletti. 28 yıl sonra bugün yine aynı
düşmana karşı siyasi mücadelenin neferi olarak savaşırken, genç
astsubay, Nevşehir’de Bora Özkök adında yarım matara su taşıyan
başka bir adamla karşılaştı. Bu kez kendisinin ve arkadaşlarının
suya ihtiyacı vardı...
Su, bir mataranın içindeydi, matara bir askerin belinde ve asker
ancak dağ keçilerinin yürüyebileceği kadar sarp ve keskin, ama bu
haliyle tezat mitolojik çağrışımlar yapan, Hafrikeliya adında bir
tepenin başındaydı. “Tanrı burayı canlı yaşam olmasın diye yaratmış
olmalı” diye düşünürdü sık sık. Çünkü adı insanın kulağına değdiği
anda, her yanından yaşam fışkıran bir kadın çağrışımı yapmasına
rağmen, yaşam ile ölüm arasındaki sert kavganın izine her adımda
rastlanan bir yerdi. Metrelerce toprak altına inen bir kayayı
ortasından yararak fışkıran, ama hiç kimse ulaşamadığı için
meyveleri yıllarca sadece dibine düşerek çürüyen ve sadece
sineklere yar olan enfes dağ armutlarına rastlayabilirdiniz. Birkaç
adım atsanız dokunacak kadar yaklaşıp, mesafe içine o anın
olanaklarıyla asla aşılamayacak engellerin sıralandığını hayret ve
kızgınlıkla görüp tanrının espri anlayışını düşündüğünüz bir
yerdi.
Aşağısı Oğlanik Deresi, karşısı Deryabaka Gediği, arkası Tahtereş
kayalıkları... DAĞLARDAKİ EN KIYMETLİ ŞEY O
SU
Türkiye’nin belki de en güzel kokurdanlarının olduğu yer. Koca bir
derenin bir anda ortadan kaybolup, birkaç kilometre ötede yer
altından fışkırdığına tanık olunan ama o suya ulaşmanın çok...