Yeni Zelanda’da aşırı dinci bir radikal elinde silahla camiye
gidip müslüman katliamı yaptı. ilk etapta 49 kişi öldü, çok sayıda
ağır yaralı var. Arkadaşları da yolda insan avı yaparken, bazı
araçlara bomba yerleştirdi. Bu teröristler, Norveç’te tam 1.5 saat
boyunca 72 kişiyi öldürüp yüzlerce kişiyi yaralayan Andres
Breivik’e özenmiş. O da müslüman düşmanı radikal bir Hristiyandı,
yargılandığı mahkemede Nazi selamı verdi.
Ama buraya bir nüans koyuyorum, dikkatle okuyun: Kazakistan’da,
Türkmenistan’da, İran ya da Rusya’da radikal bir müslüman ya da
Hıristiyan’ın, cami ya da kilise basarak katliam yaptığına ilişkin
bir haber hatırlıyor musunuz?
Hayır!
Peki, neden?
Çünkü dini siyasete alet etmek emperyalizmin yöntemidir.
Bakınız burada konu kimin kimi öldürdüğü değil; dini radikalizmin
bir savaş ve siyaset aracı olarak nasıl kullanıldığıdır. Açın
internet haberlerini: “IŞİD Musul’da, Suriye’de, Türkiye’de katliam
yaptı” haberlerini görürsünüz. Hepsi ABD’nin hedefinde olan ülkeler
ve IŞİD bir Amerikan silahlı gücüdür. Tıpkı Müslüman Kardeşler ya
da diğer radikaller gibi.
Sopa olarak kendi müttefiklerine karşı da kullanıyor. Fransa
Ortadoğu’da politika değiştirmeyi konuşunca ne oldu? Nice’de IŞİD
militanlarının 84 kişiyi kamyonla ezerek öldürmesini unuttunuz mu?
Ya da Charlie Hebdo saldırısını (kuşkusuz o karikatürü de aynı
aşırılığa dahil ediyorum).
Kendi kamuoyuna karşı da kullanıyor. Hepinizin bildiği 11 Eylül bu
amaçla yapıldı. Dini bu kadar kullanmanın yan etkileri de
Norveç’teki Breivik saldırısında, ABD-Orlando’daki gece kulübüne
yapılan IŞİD saldırısında ya da Yeni Zelanda’da bu şekilde ortaya
çıkıyor.
Çünkü kültürel kodlarında var ırkçılık ve dini radikalizm.
Birkaç gün önce Mehmet Perinçek paylaştı. İtalya’da bir tecavüzün
iki sanığını -tamamı kadınlardan oluşan- mahkeme heyeti beraat
ettirdi. Gerekçe olarak mağdurun çok çirkin olmasını gösterdiler,
ama asıl gerekçenin o zavallı kadının Peru asıllı olması olduğunu
bütün İtalya biliyordu.
Adaleti ve medeniyeti Batı kuyruğunda arayanlara, ithaf
olunur.
ÇAPSIZLIK
Oy sömürüsü için Uygur meselesini kullandılar. Sömürdüler. Biz,
“yapmayın bu bir ABD operasyonu” dedikçe köşe yazıp manşet
attılar.
Şu Seyyit Tümtürk denilen adam, Çin’e karşı savaşmak için Şubat ayı
içinde ABD’den silah ve yardım istemişti, Aydınlık’tan Ercan Küçük
yazdı.
Sonra IŞİD, kendi haber kaynaklarından ilan etti: “Doğu Türkistan
için Çin’e savaş ilan ediyoruz.”
Sonraki günlerde de Yeni Şafak’ın manşetinde, bir ABD askeri aracı
içinde poz veren IŞİD lideri Bağdadi’nin fotoğrafı vardı...
Anlamayanlar için tane tane yazalım:
1. IŞİD ABD’nin piyonu/savaş aracıdır.
2. Uygur meselesi bir ABD operasyonudur.
3. ABD’nin yeni hedefi Çin; bahanesi Uygur meselesi, kullanacağı
silah da IŞİD’dir.
Şimdi...
Vakti zamanında ölçüsüz bir şekilde bu ABD propagandasına alet
olanlar -ki, buna koca devletin hariciyesi, Seyyit Tümtürk’ü kabul
eden MHP’nin ve CHP’nin en tepesindekiler ve valiler dahildir-
acaba IŞİD/DEAŞ ve ABD ile yan yana geldiklerinin farkındalar
mı?
Çapsızlık, bu değilse nedir?
ÖLÜM UTANIR
Ölüm her an etrafımızda. İnsanlar çeşitli nedenlerle can alıyor,
can veriyor. Kabul edin ya da etmeyin, hepsine bir açıklama
bulunuyor. Kimi dini gerekçelerle, kimi vatanını savunmak kimi de
başka birinin vatanını yağmalamak için öldürüyor bir başkasını.
Ama...
Ama yaşamak dışında amacı olmayan, kimseye zarar vermeyen, soyu
tükenmek üzere olan dünyanın en güzel varlıklarından birini, bir
vaşağı, kim neden öldürür ,buna bir izah bulamıyorum. Önceki hafta
Tunceli’deydi yazmıştım, bu hafta da Trabzon’da...
O dağ taş utanır, yerdeki kar utanır, silah utanır, ölüm
utanır...
Onu öldüren zavallı, okur da utanır diye yazmıyorum, o okumaz, ama
gören engellesin, duyan şikayet etsin, bilen yüzüne tükürsün diye
yazıyorum.
Azmettiriyorum...
SUSMA HAKKI