Soğanın zarını soyarcasına, sabırlı, güçlü, akıllı ve soğukkanlı
olmanın gerektiği bir özel süreçte ülke.
Sorumluluk devredilemez.
Ülken kısa bir süre sonra, ikinci bir Japonya, Güney Kore olması
ile Suriye veya Irak olması arasında sarkaç gibi sallanırken, X,
hadi vaktimiz varsa Y, hadi sorumluluk sahibi isek Z köşe
yazarlarını, kanaat önderini okuyayım da görüş oluşturayım
denemez.
Ülkemiz ve çevresinde yaşananlar, dünyanın şu an içinden geçtiği
kırılmalar ciddi ve sürekli ilgiyi talep ederken, pek çok alandaki
bilgileri toparlamayı, bunları değişik kaynaklarla kontrol etmeyi
ve resmi tamamlamayı gerektiriyor.
Bu sorumluluk devredilemez.
Çünkü en nihayetinde, bu süreçler sonucunda hareketlerimize,
tercihlerimize ve kararlarımıza yön veriyoruz.
Ama karar almak, tercihte bulunmak, bir görüşü serdetmeye hazır
hale gelmek sadece bir bilgi işleme süreci değildir. Çünkü ne kadar
çabalasak da, bilgimiz, kaynaklarımız, hakikati kavramanın modern
yöntemleri, kısıtlıdır.
O zaman, insan bir trajediye mi mahkum? Yani, hakikati, bilgi ve
çaba ile tamamen kavramamız mümkün değilse, insan uygarlığı nasıl
yolunu bulabilir, sürekli yanlış yapmaktan nasıl kurtulabilir?
Bir trajedi içinde debelendiğimiz doğru. Ama bu içinden
çıkılabilecek, kader olmayan bir trajedidir.
Biz farkında olalım olmayalım, kararlarımıza, duygularımız,
geçmişimiz ve inançlarımız da etki eder. Bizler bilgilerin
içimizden akıp gittiği, lüzumlu/doğru olanların yakalandığı elekler
değiliz. Aklımız ve kalbimiz, doğrudan o bilgileri inceler, seçer
ve işler. Ancak modern tanımların aksine, o süreçte başka
parametreler de devreye, iyi ki, dahil olurlar.