Hem çok sarsıcı hem de çok gururlandığımız günleri arka arkaya
yaşıyoruz.
Birkaç gün önce hepimizi derinden sarsan alçak bir terör
saldırısının hedefi olduk. DAEŞ örgütüne mensup üç canlı bomba bizi
can evimizden vurmak üzere kendilerini patlattılar.
Birgün aradan sonra ise gerçekten dünyanın imrenerek baktığı dev
bir proje olan Osman Gazi Köprüsü’nün açılışını yaptık. Sırada
Avrasya Tüneli ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü açılışları var.
Bu acı tatlı olayların birbirinin içine geçmesinin de bir anlamı
var. Adeta birbirini tetikliyorlar.
Türkiye zincirlerini kırdıkça düşmanları artıyor ve adeta aynı
komuta merkezinden yönetiliyormuşçasına Türkiye ve onun liderine
saldırıyorlar.
Ben bu milletin her halini gördüm, ama onların arasında şikâyet
etmek yoktu.
Olmayacak da... Çünkü vatandaşlarımız “Vatan sağ olsun” derken,
kısa bir cümleye bir tarih sığdırıyorlar. “Vatan sağolsun” demek,
özgürlüğümüz ve onurumuz için her türlü bedeli ödemeye her zaman
hazırız demek. Oyunun farkındayız demek. Coğrafyamızın zorluklarını
bilmek, liderin verdiği kavganın hayatiyetini takdir etmek
demek.
İşte bu direnci kırmak için yapılıyor bu terör saldırıları.
Özellikle kırsal alandan büyük şehirlere yönelmeleri, lideri,
ülkesi ve iradesi, birlik ve beraberliğinin arkasında kaya gibi
duran bu milleti yormak, yıldırmak için. Tek birgün geçmiyor ki
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük içeriden, dışarıdan, ortaklaşa bir
linç, kara propaganda girişimi yaşanmasın.
Teşbihte hata olmaz. Daha önce de yazmıştım. Buna bir ad vermiştim.
“Sırtlan taktiği…”
Bu sefil hayvanlar, asla sürü olarak bile avlayamayacakları
ihtişamlı canlılara karşı özel bir taktik geliştirmişler.
Okyanuslarda ise katil köpek balıkları dev kambur balinalara aynı
taktiği uyguluyor.