7 Haziran seçimlerinde ağırlık merkezlerinden birisi HDP'nin
ülke barajını geçip geçemeyeceğiydi. HDP, barajı kaldıraç olarak
kullanmaya karar verdi ve diğer girdiler olmasa bu gerçekten
siyaseten meşru/başarılı bir taktikti. Ancak tek başına bunun
barajı geçmeye yetmeyeceği bilindiği için, yardıma
gayrimeşru/gayriahlaki tercihler dahil edildi. Baraj etkisinin
yanına, iftira üzerine inşa edilmiş DAEŞ yalanı eklendi. “Seni
başkan yaptırmayacağız” şeklinde kamufle edilen Öcalan'ın uyardığı
darbe mekaniğinin önünde yer alındı.
Ancak önümüzdeki seçimde ana gündem konusu, HDP'nin barajı geçip
geçmeyeceği değil, AK Parti'nin tek başına iktidara gelip
gelemeyeceği olacak. HDP'nin, Doğan, paralel, CHP ve dış dinamikler
tarafından korunmaya alınmış olması nedeniyle HDP'nin baraj sorunu
olmayacak gibi. HDP, seçmen üzerinde yarattığı en büyük baskı
aracından mahrum kalmış durumda.
Baraj baskısının yanına eklenen ve bence asıl belirleyici olan
Türkiye'ye atılmış DAEŞ'e destek iftirası da gündemden kalkmış
gözüküyor. Türkiye'nin ABD ile güvenli bölge ve genel ilkeler
konusunda yaptığı haklı/çekişmeli pazarlık sona erdi. Edelmann
gibiler ne kadar debelense de, ABD, PKK/PYD konusunda temmuzdan
önceki pozisyonu Türkiye lehine terk etmiş durumda.
Türkiye'nin DAEŞ'i vurduğu, Erdoğan için katli vacip açıklamasının
yapıldığı, işçilerimizin kaçırılıp askerlerimizin şehit edildiği
bir süreç yaşıyoruz.