Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ darbe/işgale açma girişiminden sonra
yaptığı birçok konuşmada “Ben dahil hiç kimse 15 Temmuz’dan önceki
gibi olamayız” uyarısını yapıyor, şu önemli tespiti de ekliyordu:
“15 Temmuz'dan sonra hangi partiye oy vermiş olursa olsun artık
Türk milletinin tamamına karşı kayıtsız şartsız sorumluluğunuz
vardır.”
Bu sözler 79 milyonluk ülke liderliğine aittir. Cumhurbaşkanlığı
nezdinde, bu önemli pozisyonel değişim, 15 Temmuz’la birlikte
Erdoğan ve milletin kahir ekseriyetince teyit edilmiştir.
Millet siyasete rol biçmiş, “yerli ve milli konularda birlik olun”
emri vermiştir.
Aslında, 15 Temmuz’da sokağa çıkarak devletin aksayan tüm
organlarını meydanlarda temsil eden, bir işgal denemesini canı
pahasına durduran, bence dünya tarihinin en etkili demokratik
duruşunu gerçekleştiren bir millet karşısında başka türlü davranmak
gibi olasılık da yoktur.
Ancak, asıl sınav bundan sonra verilecek; yani sıcak günler geçip,
hayat normalleştikçe, asıl tavırlar ortaya çıkacak ve çıkıyor
da…
Kimse yanılgıya düşmesin; 15 Temmuz ruhu ve sözleşmesi zamanla
etkisini azaltacak, buharlaşacak değildir. Aziz millet, kendi
iradesinin merkezde olduğu, demokratik, çoğulcu ama yerli bir
devlet/ülke inşası beklemekte. Her türlü dar kadroculuğun tasfiye
edildiği, devletin tüm mevkilerinde bu milletin evlatlarının görev
aldığı, hükümet sisteminin vesayete kapalı, halka açık hale geldiği
bir inşa görevi/onuru tüm siyasilerin önünde duruyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Hangi partiden olursa olsun, 550 yerli ve
milli milletvekili olsun” dediğinde, aslında aynı şeyi
söylüyordu.