Çözüm Süreci değil ülkede, bölgede paradigma değiştirecek bir
barış projesi olarak ilerlerken ona ölümüne düşmandılar.
Ama ne zaman ki Öcalan'ın bahsettiği darbe mekaniği tarafından
zehirlendi, o zaman sürecin destekleyicisi oldular.
İlk haliyle süreç, Türkler ile Kürtlerin bin yıl sonra ikinci
ittifakı ile Sykes-Picot'nun panzehiri olacaktı. Ortadoğu ve tüm
mazlum ülkelere çıkış modelini gösterecekti. Ülke yüklerini atıp
havalanacaktı.
İşte süreç bu yönde ilerlerken ondan nefret ettiler. Kendilerini
Kandil'e, Diyarbakır'a attılar. Sırrı Süreyya Önder ile Öcalan'a
“Beyaz Türk eliti rahatsız” mesajı gönderdiler.
Gezi ve 17/25 Aralık operasyonu için “darbedir, ateşe odun
taşımayın” dediğinde Öcalan'a çok bozuldular, önce tehdit ettiler
sonra fişini çektiler, Demirtaş'ı parlatmaya başladılar.
Ne zaman ki 6-8 Ekim'de insanlar öldürülmeye başlandı, HDP/PKK Gezi
borcunu ödemeye yöneldi ve süreç zehirlendi, o zaman ona toz
kondurmamaya başladılar.
Çünkü süreç muhteviyat değiştirmiş, siyasi alanı ve sokağı
istikrarsızlaştırma yönünde PKK ve HDP'nin manipülasyonlarına
kalkan vazifesi görmeye başlamıştı. “Güneydoğu'yu verelim,
bölünmeyi AK Parti'ye fatura edelim, kalanı da bizim olsun”
hayalleri kurmaya başladılar.
AK Parti ve Erdoğan'dan, ola da ülke bölünmeden önce kurtulsalar,
muhtemelen 90'lı yıllara bizzat onlar döndüreceklerdi ülkeyi.