Bence her “şeyin” fonksiyonundan sapmasının nihai akıbeti
faşizmdir. Dinlerde de günah kavramının içeriği sadece “suç”
işlemek değildir. Eylem ve olgunun evrendeki görevinin dışına
çıkması, yanlış kullanılmasını da içerir.
Gençliğimde Montaigne'e özenip aforizmalar yazardım. Onlardan bir
tanesi bu konuyla ilgiliydi.
“Şeytan şeylerin yerini değiştirir” demişim.
Bir insanın bu hayattaki en büyük başarısı, doğru aletleri, doğru
iş için kullanmak ve iyi sonuçlar almaktır. İyi işler, iyi işler.
Yapanı değil sadece, etrafını da olumlu etkiler. Böylelikle “sevap”
konusunun da sadece eylemin son halinde değil, niyetin zihinde
belirmesinden o son iyi eyleme değin yaşanan safhalarda zuhur
ettiğini anlarız.
İyi olmanın, hayatın belirli kesitlerinde bir fakiri doyurmak,
hastalara el vermekle sınırlı olmadığını, iyi olmanın bir yaşam
biçimi olduğunu fark ederiz. Hatta öyle bir seviyeye gelinebilir
ki, hayatınızın tamamı bir iyilik eylemine dönüşür. Belirli
kesitlerde iyilikte bulunanların aksine, o kişi iyilik yaptığını
fark etmez bile.
Ama etrafındakiler eder.
Yine yıllar evvel, küçük bir gençlik hayır kulübümüz vardı.
Üyelerden bir arkadaş, bir tartışma esnasında, “Afrika'da
milyonlarca aç varken, birkaç fakiri doyurmak neye yarar” diye bir
çıkış yapmıştı.
Çok kırılmıştım. Bu söz üzerine birden her şey anlamsız gelmeye
başladı. Doğru ya, biz kimiz de böyle yüce amaçlar ediniyoruz? Ne
yaparsak yapalım, dünyadaki açlığı bitirecek kadar büyük bir iyilik
yapamazdık.
Sonraki günlerimde, gözlemlerimi sıklaştırdım. Sizde nasıl olur
bilmem, ben sarsıcı bir olay yaşadığımda gözlem yapmaya yüklenirim.
Fark ettim ki, insanlar sorumluluklardan kaçmak için en çok yüce
kavramların ardına sığınırmış. Yani Somali'nin tamamını
doyuramıyorsan, beş on aileye yardım etmenin ne anlamı var? Hep
birlikte helakimizi bekleyelim.