DTK ve Demirtaş'ın yaptığı son açıklamalar, yine çözüm odaklı
değil... Ama çözüme dönük olmadığı kadar kendi açılarından
işlevsel. Çözüm Süreci'nin başından beri, buna benzer sayısız
taktik adımları gözlemledik. Pek çok aktörden gelen pek çok
açıklama ya birbiri ile çelişiyor, ya da bir diğerini ortadan
kaldırıyor gibi görünüyordu.
Haliyle, çözümü önemseyen, bunun çok değerli bir şans olduğunu
düşünenler bu durumu rasyonalize etmeye çalıştı.
Acaba kaç PKK vardı? Örgüt barışa hazırlıksız mı yakalanmıştı?
Zamanla adapte mi olacak, yoksa iyi/kötü PKK olarak ikiye mi
ayrılacaktı? Örgütü, İmralı, Kandil, Avrupa kolu, HDP ve sahadaki
silahlı/başıboş güçler olarak tasnif etmek ve öyle mi
değerlendirmek gerekirdi? İmralı ile Kandil arasındaki çelişki
derin miydi?
Bu kafa karıştıran çok parçalı görüntü, üstte ve altta iki farklı
gündemin aynı anda savunulmasını, istenen zaman, istenen yönde adım
atılmasını kolaylaştırıyordu.
Yani sanki devlet ile silahları bırakmak için müzakere ediliyor,
sanki talepleri devlet karşılasa (ama talepler nedense hiçbir zaman
somut değil, ucu açık oluyordu) hemen kongre toplanıp PKK silahları
bırakacakmış izlenimi veriliyordu.
Mesela, aslında bütünün içinde bir ayrıntı olan “İzleme Komitesi”
üzerine bu kadar abanılması da yoktan kart yaratma amaçlıydı.
Devlet bunu kabul etse, değeri hemen azaltılacak, gündemden
düşürülecek ve yerine bir başka koşul konacaktı.