MHP lideri Devlet Bahçeli HDP'ye iki bakanlık verdi ama kendi
genel başkan yardımcısı Tuğrul Türkeş'ten bir bakanlığı
esirgedi.
Latife bir yana, Bahçeli'nin bu tavrının MHP camiası içinde de
ciddi tepkiye neden olduğu aşikar. Türkeş herhangi birisi değil.
Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyan Sadi Somuncuoğlu gibi Meclis'te
köşeye sıkıştırabileceğiniz veya bir dinlenme tesisinde Ümit Özdağ
gibi dövdüreceğiniz bir kişi ise hiç değil.
Tuğrul Türkeş, MHP'nin kurucusu Alparslan Türkeş'in oğlu.
Faydacı, fırsatçı siyasetsizliğin Devlet Bahçeli'ye bu kadar kısa
bir sürede bu kadar irtifa kaybettireceği herhalde
beklenmiyordu.
Seçim sonuçları, MHP'nin kilit parti olacağını gösteriyordu.
Aslında Bahçeli'nin kritik zamanlardaki tercihleri ile bu rolü
olumlu yönde kullanabileceği de umuluyordu.
Ama kilidi anahtarın içinde kırdı Devlet Bey…
Kritik bir role sahip olmayı kibire dönüştürdü ve efelenmeye
başladı.
Seçim henüz tamamlanmışken ekran karşısında verdiği ilk beyanat,
ülkenin geleceğini ve şu an içinde bulunduğu durumu iyi tahlil
eden, sorumlu bir siyasetçi gibi değil, kendi faydasını düşünen
fırsatçı, korkak bir profili ortaya koyuyordu.
“Diğer partiler koalisyon yapsın, olmazsa erken seçime gideriz
hodri meydan” dedi. Gelinen noktada seçimi engellemek için de
elinden geleni yaptı. Ülkenin cumhurbaşkanına, ailesini işin içine
katarak, “Ver Bilal'i, al iktidarı” türünden seviyesiz
yaklaşımlarda bulundu. Onu Nazilere, Stalin'e, Hitler'e
benzetti.