Toplumsal değerlerin bile siyasi polemik konusu yapıldığı ve
siyasetin gerilimden beslendiği bir süreçte, ne yazık ki ortak
sahip çıkılması gereken Antalya Uluslararası Film Festivali bile bu
kısır çekişmenin parçası yapıldı.
Ama işe yaramadığını iki günlüğüne geldiğim Antalya'da gördüm.
Halkın, özellikle de sinemasever gençlerin yoğun ilgisi bütün o
siyasi argümanları yerle bir etti. Halk, hem sürekli "her şeye
karşıyız" diyen bazı aydınları hem de o aydınların arkasına
saklanan ve sinemayı da siyasi ranta dönüştürmek isteyen birkaç
CHP'li siyasi aktörü tekzip etti.
Turkuvaz Medya'nın ana sponsor olduğu festivalin kapanış filmi,
ünlü ressam Van Gogh'u anlatan Loving Vincent'i izlemek için Cam
Piramit Açık Hava Sinema salonuna gittiğimde gördüğüm manzara
muhteşemdi.
Belki de yıllar sonra ilk kez iki duyguyu birlikte yaşadım. Bilet
almak ve sinemaya girmek için oluşan uzun kuyruklarla, gençlik
yıllarımızın açık hava sinemasında film seyretmek...
Bu görüntü bile sinema ve Antalya adına umut vericiydi. Antalya,
sadece uluslararası film festivaliyle nedeniyle değil, aynı zamanda
yerel seçimler nedeniyle de siyasetin gündeminde bir şehir.
Artık Antalya da İstanbul, Ankara, İzmir veya Bursa gibi siyasetin
belirleyici şehirlerinden... Siyasette turizmin başkenti Antalya'yı
kazanmak veya kaybetmek önemli bir ölçü. Bu nedenle bütün siyasi
partilerin gözü Antalya'da...
16 Nisan referandum sonuçları özellikle ikinci parti konumundaki
CHP'yi hayli heveslendirmiş görünüyor. CHP, yeni bir 2009 hesabı
içinde. Ancak ne referandum sonuçları, ne de Antalya'daki yerel
hizmetler böyle bir sonucu işaret ediyor.
Çünkü 2017 Antalya'sı 2009'la kıyaslanmayacak bir noktada. Öyle
derin araştırmalar yapmaya da gerek yok, sıradan bir sokağa inip
halkla konuşmak yetiyor. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı
Menderes Türel de sokaktaki bu havadan memnun ve emin
konuşuyor: