İran'daki terör saldırısı, Katar'a yönelik diplomatik ablukanın,
tam da Suriye ve Musul'da DEAŞ yönelik operasyonlar sürerken
gerçekleşmesi hiç hayra alamet değil. Bölgeye rahat yüzü
göstermeyeceklerinin ve sürekli ateş hattında tutacaklarının
işareti bu...
Belki Katar meselesi ekonomik "alver" lerle üstü örtülür ama İran
ve Kürt meselesi dinecek gibi görünmüyor.
Bu sürecin bölgeyi derinden etkileyeceği ve Türkiye'yi de içine
çekeceği çok açık. Çünkü pusuda bekleyen o kadar çok Türkiye
düşmanı var ki, kimin nerede ne zaman harekete geçeceği bilinmez.
Bu yüzden FETÖ ve PKK ile uğraşan güvenlik güçlerine şu sıralarda
büyük görev düşüyor. Puslu havayı sevenlerin PKK'nın kirli
kollarının yeniden harekete geçeceğinden söz ediliyor.
Türkiye, son 3-4 yıldır o kadar çok saldırıya uğradı ki, bugün
Katar ve İran'ın başına örülmek istenen çorabın ne anlama geldiğini
çok iyi biliyor.
Asıl merak edilen de bu bölgesel tezgahın nasıl bozulacağı...
Türkiye, dışarıda diyalog siyaseti izleyerek ve Katar'la ilişkisine
sahip çıkarak doğru bir hatta duruyor.
Ama bunu sadece Türkiye'nin yapması yetmiyor, İran'ın da, hatta
Türkiye'nin içindeki muhalefet partilerinin de gelecek tehlikeyi
görüp doğru pozisyon almaları gerekiyor. CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu'nun son çıkışları hayal kırıklığı yaratsa da CHP
aklının buna izin vermeyeceğini umuyorum.
Çünkü bu gidişatın bir adım sonrası, çok yönlü etnik ve dini kaos
hatta bölgesel savaş demek. Olup bitenlerin Türkiye'nin izlediği
siyasetle de bir ilgisi yok.
Bırakın İran'a yönelik büyük operasyonu, sadece yakın vadede
gerçekleşme ihtimali olan Rakka ve Musul operasyonları sonrasını
bir düşünelim. DEAŞ ne yapacak ve nasıl bir rol verilecek? PKKPYD
hattının durumu ne olacak? Goran ve PKK yoluyla sıkıştırılan
Barzani'nin bağımsızlık referandumu çıkışı bölgeyi nasıl
etkileyecek?
Şu tehlike de göz ardı edilmemeli ve ipuçları verildi.
İran'a yönelik operasyonda PKK-PYD hattına bir rol biçildi. Hatta
PKK'nın İran kolu PJAK harekete geçti bile. İran'ın yıllardır
destek verdiği PKK yarın İran'a yöneldiğinde ne olacak? İstemese de
bunu yapacak.
Ve ne yazık ki yıllardır İran bu gerçeği bile bile güç sarhoşluğuna
kapıldı ve şiddete destek veren bir siyaset izledi.
Gelinecek yer belli, bir yandan Şii- Sünni, öte yandan PKK-PYD
üzerinden Türk-Arap-Fars ve Kürt etnik gerginliği.
Tam bir kurt kapanı...
Gelecek kaotik bir süreçten bölge halklarının, devletlerinin kârlı
çıkma ihtimali olmadığı ve olmayacağı çok açık.
Bu yüzden bu süreçte, sadece bölge barışı için değil dünya barışı
için Türkiye'nin izleyeceği siyaset ve rol çok önemli.
Önemi de tarihi derinliği kadar, demokrasi tecrübesinden,
farklılıkları kabulünden ve sivil siyaset zemininin her zaman var
olmasından kaynaklanıyor.
Bu çerçevede ezber bozan yeni bir bölgesel siyasi hamleye ihtiyaç
var. Bu konuda sadece iktidardaki AK Parti değil, CHP, MHP ve HDP
de elini taşın altın koyup kafa koymalı ve yeni yaklaşımlar
önermeli.
Küresel güçlerin bölgeye dayattığı oldubittileri, mevcut iktidarı
köşeye sıkıştırmanın bir vesilesi sayıp el ovuşturanlar hiç
sevinmesin. Bu ateş herkesi yakar.