Osmanlı'nın son döneminden, Kurtuluş Savaşı'na, Atatürk'ten
Haramidere- Beylikdüzü üzerinden şekillenen yeni İstanbul'a uzanan
sürükleyici bir hikâye... Bir siyasi aktör için bundan daha iyisi
olamaz. Her satırında, tarih var, mücadele var ve bugünle bağ kuran
mesaj var. İmamoğlu rol model aldığı Mevlüt Dedesi'ni şu satırlarla
anlatıyor:
"Kader mi, tesadüf mü diye kafamı karıştıran çok sayıda hikâyenin
de sahibidir Mevlüt dedem. Onun mücadelesini biraz, Cumhuriyet'in
hikâyesine benzetirim. En zorlu bir anda hayata tutunmak ve sonra
yeni ve güçlü bir hayat inşa etmek..." Kuşkusuz böyle somut bir
geçmiş yazılmalı.
Ancak doğru olmak koşuluyla... Önceki gün dile getirdim;
Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarında bilinen soyadı ile Mevlüt
Müdafa isminde istiklal madalyası sahibi bir gazi yok. Cumhuriyet
döneminde gazilere ödenen "tütün hakkı" kayıtlarında da böyle bir
isme rastlanmıyor. Bu durum doğal olarak kuşku yaratıyor ve hassas
bir konunun kullanılması mide bulandırıyor.