Seçim sahası henüz ısınmadı ama CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı
Muharrem İnce, coştukça coşuyor.
Tarafsız cumhurbaşkanı adayı mı yoksa 90'lı yılların bol keseden
atan, iki anahtar vaat eden siyasetçisi mi belli değil. İçinde ukde
kalan genel başkanlık özlemini gidermek için her şeyi vaat
ediyor.
Bazen ipin ucunu da kaçırmıyor değil.
Mesela 0-18 yaş arasındaki çocuk ve gençlere bedava sağlık hizmeti
vereceğini söylüyor.
Oysa şu anda sadece o yaş kuşağına değil, nüfus cüzdanını gösteren
bütün vatandaşlara sağlık hizmetinin bedava olduğunu bilmiyor.
İki hafta önce Kayseri'de Şehir Hastanesi'ni gezdim. Özel
hastanelerde bile olmayan modern cihazlarla donatılan bu hastanede
sağlık hizmeti herkese bedava. İnce işe erken ve hızlı başladı ama
bu tempoyla giderse çabuk tökezleyecek.
Aslında tökezlemeye başladı bile. İlk çıkışıyla biraz "siyaseti
normalleştirecek" bir aktör imajı veren İnce, şimdi bambaşka bir
yerde.
Toplumun tüm kesimlerine dokunan reformcu siyaset yerine vaat
siyasetiyle akla hayale gelmeyen şeyler söylüyor. Alın Amasya
konuşmasını... Sürekli adalet eksikliğinden söz eden İnce, bakın
ABD'ye nasıl sesleniyor:
"24 Haziran'da Cumhurbaşkanı olduğumda 3 ay içinde yargıyı
düzenleyeceğiz.
Nasıl düzenleyeceğiz anlatayım.
3 ay içinde yüksek yargı tarafsız, bağımsız olacak. Yani ABD, yani
AB Türkiye'nin demokrasisini esas alarak, 'sizde yargı düzgün
değil' diyemeyecek. Üç ay sonra yargıyı düzelttikten sonra ABD'ye
döneceğim.
Yargıyı düzelttik, şimdi senden FETÖ'nün iadesini istiyorum." Hani
o küçümsedikleri dağdaki çobana;
"ABD, bize FETÖ'yü neden vermiyor?
Yargımız bağımsız ve tarafsız olmadığı için mi?" diye sorsan
"İnsanı güldürme" der.
Gerçekten bu muhalefet aklıyla Türkiye'nin işi zor ama CHP'nin işi
daha da zor... CHP'nin en "iyi" siyasetçisi buysa durum vahim...
Daha yeni Halkbank davası sonuçlandı. ABD yargısının FETÖ'nün
çaldığı belgelerle Mehmet Hakan Atilla'yı nasıl haksız biçimde
yargıladığı ortada. Bir yargı ancak bu kadar rezil olabilir. Önce
ağır suçlamalarda bulanacaksın, sonra da 32 aya mahkûm edip
"kahraman" kesileceksin.
İnanılacak gibi değil. Davanın yargıcı da savcısı da inanmadığı
halde ceza verdi. Çünkü bu dava, siyasi bir dava ve tek amacı var;
Türkiye'yi itibarsızlaştırmak...
Bu yüzden yargı bağımsızlığı falan ABD emperyalizminin umurunda
değil. Ama ne yazık ki, bu operasyona İnce ve partisi CHP umut
bağlayıp dört elle sarıldı. Sonra ne oldu? Ellerine ne geçti?
İnce hâlâ bu tezgâhı görmeyip, FETÖ'nün verilebileceğine inanıyor.
Üç ay içinde yargıyı düzeltip ABD'ye gidecek ve "Bak düzelttim,
FETÖ'yü bana ver" diyecek. "Müttefiklerimiz tutuklanıyor" diyen
CENTCOM Komutanı Votel veya CIA Başkanı Gina Haspel de "emriniz
olur" deyip hemen FETÖ'yü İnce'ye verecekler.
Bu koşullarda ABD'nin FETÖ'yü vereceğine sadece İnce ve CHP'si
inanır.
Ama belki de bizim bilmediğimiz başka bir şey var. Çünkü daha önce
oldu.
Rahmetli Ecevit'e Öcalan'ı paketleyip teslim ettiler. O zaman
Ecevit, bu teslimata şaşırıp şöyle demişti: "Bize niye Apo'yu
verdiler onu hâlâ ben de bilemiyorum." Cumhurbaşkanlığı hayali
kuran İnce şaşırır mı bilemem ama bu işin bir tek olur tarafı var;
önce yargıyı FETÖ'cülere teslim etmek, sonra da FETÖ elebaşı
Gülen'i getirip bu yargıya teslim etmek. İşte bu hiç şaşırtıcı
olmaz.