Suriye'de başından beri dünyayı yönetenlerin imza attığı bir
insanlık trajedisi yaşanıyor. Şimdi bu trajedi, Rusya'nın vahşi
saldırılarıyla daha da derinleşiyor.
Artık DAİŞ'in bahane yapıldığı çok daha net görünüyor.
Rusya, İran ve PYD el ele DAİŞ'e değil Suriye muhalefetine
saldırıyor. Halep düştü düşecek.
ABD ve AB de bu noktaya getirdikleri kirli tezgâhı izliyor. Amaç
100 yıl önce çizdikleri bölgenin kendi dinamikleriyle gelişmesinin
önüne geçmek ve daha önemlisi bu gelişmeye öncülük edecek
Türkiye'nin önünü kesmek.
Ne yazık ki bu küresel kirli tezgâhı bizim muhalefet görmek
istemiyor. Başta CHP olmak üzere muhalefet partileri, paralelciler,
eski merkez medya mensupları başından beri oturup kalkıp, bu
gerçeği saklamak için Suriye'nin bu noktaya gelmesinden Türkiye'yi
sorumlu tutuyor.
Bu zihniyetin, son versiyonunu Londra'da sahneye çıkan CHP
milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Gürsel Tekin'in
açıklamalarında gördük. İki CHP'li, ne diktatör Esad'ın
katliamlarına, ne İran- Esad- PYD ittifakının ne anlama geldiğine
ve ne de küresel kirli oyuna değinmeden Türkiye'yi dünyaya aciz
göstermeye çalışıyor. Israrla Türkiye'nin "tek suçlu ve
çaresiz" olduğu vurgulanıyor.
CHP tabanının çizdiği Tekin, kendisinin ve partisinin nasıl zor
durumda olduğunu unutup, İngilizlere bakın ne diyor: "Türkiye
şu an zor durumda. Kendi topraklarında koalisyon ülkelerinin
uçakları uçarken maalesef bizim uçaklarımız uçamaz durumda. Çok
etkimiz yok şu anda."
Acaba, bir siyasetçinin kendi ülkesini bu düzeyde şikâyet edecek
noktaya gelmesinin kolonyalist zihniyetle bir ilişkisi var mı? Bu
durumun Suriye politikasını eleştirmenin ötesinde bir tavır olduğu
ve kasıtlı yapıldığı çok açık.