Suriye meselesinde 7 yıl sonra gelinen nokta, insanlık adına
utanç verici...
Dünyanın gözü önünde, bir ülke, bir halk iç savaşla paramparça
edildi. En uzun iç savaşın arkasında küresel ve bölgesel güçlerin
çıkarları vardı. Kimi direkt müdahale ederek, kimi vekalet
savaşıyla, kimileri de istihbarat örgütleriyle vardı bu
savaşta.
Ve ortaya gerçekten derin bir yıkım ve kanlı bir tablo çıktı.
7 yıllık tablo dehşet verici. Ağırlığı sivillerden oluşan 1 milyon
Suriyeli katledildi.
22 milyon nüfuslu Suriye'de şehirleri, evleri bombalanan, yakılıp
yıkılan milyonlarca insan kendi ülkesinde mülteci durumuna düştü. 4
milyonu Türkiye'de, 7 milyon mülteci dünyanın 47 ülkesine sığındı.
Sadece sınırımıza yakın kamplarda 800 bin Suriyeli mülteci var.
İşte bu kanlı tablonun son durağı İdlib...
Esad rejimi, Rusya ve İran, oraya sıkışan terörist ve silahlı
muhalefet gruplarını devreden çıkarmak için büyük bir operasyon
hazırlığında. Bu sürecin önemli ve etkin ülkelerinden biri de
Türkiye. Türkiye, hem sivil katliam yaşanmaması hem de makul Suriye
muhalefetinin devrede kalması için yoğun çaba harcıyor.
Son günlerdeki açıklamalar ve aktörlerin tavrı, İdlib konusunda
Rusya ve Türkiye'nin anlaştığına işaret ediyor. Bu da operasyonun
Türkiye'nin terör örgütü ilan ettiği Heyet Tahrir El Şam (HTŞ)
örgütünü hedef alacağını gösteriyor. Türkiye'nin istediği de bu...
Bu çabanın nasıl bir sonuca ulaşacağını yarın Tebriz'deki üçlü
görüşmede göreceğiz.
Ancak bu arada, Suriye denkleminin diğer küresel aktörü ABD de boş
durmuyor.
Türkiye ile İdlib'e operasyon yapılmaması konusunda aynı düşünen
ABD, son günlerde görüşmeleri hızlandırdı ama buradan geleceğe
yönelik olumlu bir sonuç çıkmayacağı anlaşılıyor. Çünkü ABD'nin
başından beri Suriye meselesindeki duruşu Türkiye karşıtıydı ve
bölgeyle ilgili derin bir hesaba dayanıyordu.
Bunun bir ayağında İsrail'in güvenliği varsa öteki ayağında Türkiye
ve İran'ı istikrarsızlaştırma vardı. Suriye'de 2011'de başlayan iç
gerilimi ABD bunun için bir fırsat olarak kullandı. DEAŞ'ı devreye
soktu. İç savaşı Esad başlattı ama derinleştiren ve yıllara yayan
öncelikle ABD oldu. Sonra devreye başka ülkeler girdi. Onların
üstlendiği rolü, bölgeyi iyi bilen yazar Osman Atalay şöyle
özetliyor:
"ABD, Ortadoğu'daki gücünü kanıtlama, Rusya, Akdeniz'deki varlığını
sürdürme, İran'ın, Şii güvenlik hattı hayali, Türkiye'nin ise terör
belasından kurtulma adına müdahil olduğu Suriye'de, 5 ülke direkt,
23 ülke dolaylı olarak savaşın içinde yer almış vaziyettedir."
Tabii Suriye'ye sadece Suriye olarak bakılmıyor. İşin Akdeniz'deki
enerji boyutu, PKK-PYD eksenli bölgeyi etnik yapı üzerinden
ayrıştırma ve bunun üzerinden Türkiye ve İran'ı tehdit etme gibi
birçok boyutu var.
Bütün bunlar önümüzdeki süreçte bölgenin sıcaklığının düşmeyeceğine
işaret. Çünkü küresel güçlerin hesabı nedeniyle Suriye'de işler
içinden çıkılmaz halde. Yeni Suriye anayasasının nasıl olacağı,
Suriye'nin bütünlüğünün korunup korunmayacağı bilinmiyor.
İpuçları var ama henüz tartışma zeminine çıkmış değil. Uzun süredir
seslendirilen Dayton Modeli'nden, birkaç özerk ve kanton bölgeden
söz ediliyor.
Ayrıca Esad rejimiyle Türkiye'yi karşı karşıya getirecek
Afrin-Cerablus hattındaki Türkiye'nin askeri varlığı ve
desteklediği Suriye muhalefetinin nasıl bir rol üstleneceği önemli
sorunlar olarak ortada duruyor.
Önümüzdeki süreç kolay geçmeyecek ama bu noktalara gelinmesi bile
insanların ölmesinden iyidir.