Türkiye'nin kader seçimine sadece 3 gün kaldı. Saldırılara, algı
operasyonlarına rağmen seçim şölen havasında geçiyor. Önceki gün
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile birlikte Kırşehir ve
Mersin'deydim. Bir gün içinde iki şehir ve dört ilçede açık hava ve
kapalı salon toplantılarına katıldım. Arada fırsat buldukça da
sokaklara inip mitingleri uzaktan izleyenlerle sohbet ettim.
Şu gerçeği bir kez daha ve yerinde gördüm, ayakkabı boyacısından
kıraathane sahibine, öğretmenden esnafa herkes, Türkiye'nin nereden
nereye geldiğini de, nereye gitmesi gerektiğini de biliyor.
İktidarın eksiğini de görüyor, muhalefetin yetmezliğini de...
Ve kimin kiminle neden ittifak yaptığının da farkında... Tam da bu
yüzden, mitinglere katılarak veya kenardan izleyerek büyük
fotoğrafı netleştirmek istiyor. İçişleri Bakanı Soylu'nun önce
Kırşehir ve ilçesi Mucur'da, sonra da Mersin'in Erdemli, Toroslar
ve Akdeniz ilçelerinde katıldığı mitingleri izleyince bu gerçek çok
daha net ortaya çıkıyor.
O büyük fotoğrafın bir yüzünde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "devrimci"
kimliği öteki yüzünde de FETÖ ve PKK gibi küresel bağlantılı terör
örgütlerine karşı verilen tarihi mücadele var. İçişleri Bakanı
Soylu, gittiği her yerde öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nasıl
bir "zihniyet devrimi" yaptığının altını çiziyor ve şu tespiti
yapıyordu:
"Tayyip Erdoğan bir devrimcidir. Öyle sol elini kaldırıp da
molotofkokteylini hazırlayıp sadece söz söyleyen devrimcilerden
değil, bir zihniyet devrimcisidir. Türkiye'yi büyüten, kimsenin
cesaret edemediklerini yapan bir devrimcidir. Bu ülkede 2002'de,
'Ben dindarım, Ben Alevi'yim, ben Kürdüm' demeye insanlar
çekiniyordu. Şimdi Allah'ımıza şükürler olsun, herkes rahatlıkla
kendini ifade edebiliyor, Tayyip Erdoğan büyük bir zihniyet devrimi
gerçekleştirdi."
Soylu'un üzerinde durduğu ikinci konu, terörle mücadeleydi. Ancak
burada asıl vahim olan tehlike terörden çok terörü motive eden
yaklaşımlardı ve ona dikkat çekiyordu: "Biz terörle mücadele
ediyoruz ve ederiz de. Ancak asıl büyük tehlike terörü
makulleştiren, güzellemeler yapan siyasi anlayış. Bunun bedeli çok
daha ağır. Buradan CHP'yi ve nefret ittifakı yaptığı milliyetçi,
dindar geçinen ortaklarını uyarıyorum. Bu vebalin altından
kalkamazsınız."
"Afrin kahramanının apoletlerini sökenlere Türkiye'yi teslim
etmeyelim" diyen Bakan Soylu'ya gittiği her yerde yoğun ilgi vardı.
Şimdi gelelim o ilginin sandıklara nasıl yansıyacağına... Bunun
için mitinglere katılanlardan çok, izleyenlere kulak verdim.
Kırşehir'de Cumhur İttifakı'nı oluşturan AK Parti ve MHP güçlü.
İkisinin oy toplamı yüzde 75 civarında. CHP ise yüzde 19'la üçüncü
sırada. Sürpriz beklenmiyor. Bu kez de 2 milletvekilini AK Parti
alır.
Kırşehir'den sonra Mersin'in ilçelerine gidiyoruz. Siyasetçinin
işinin ne kadar zor olduğuna bir kez daha tanık oldum. Üç ilçede
mitingler gece 02'lere kadar sürdü. Özellikle Erdemli'de mahşeri
bir kalabalık vardı. Mersin'de dört parti de yarışın içinde. Bu kez
araya İP de giriyor. AK Parti ve CHP başa baş gibi. Kilit parti ise
yüzde 21 oy alan MHP. MHP bu oyunu korursa sonuç değişmeyecek.
Gördüğüm kadarıyla seçmen sandığa giderken dört şeye bakıyor;
"güven, itibar, istikrar ve istikbal."
Son bir not: Gittiğim iki şehirde de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
İstanbul mitinginin ve o mitinge katıldığı için bazı çevrelerce
eleştirilen eski başbakanlardan Tansu Çiller'in olumlu etkisi
olduğunu gördüm.