İyi Parti'deki parti içi operasyonu değerlendirirken şöyle
yazmıştım:
"Bu gerçeği siyasetle ilgilenenler bilir, muhalefetteki bir parti
siyaset üretip toplumda umut rüzgârı estiremiyorsa kendi içinde
kavga eder. Bugün CHP ve İyi Parti'de yaşanan görev değişimlerinin,
çizilmelerin arkasında böyle bir gerçek var."
Öyle olduğu da ortaya çıktı. Buna rağmen, İyi Partili Koray Aydın
haddini bildiği için susarken, "Burnundan soluyor" denilen Yavuz
Ağıralioğlu esip gürledi. Neler söylemedi ki...
Önce tonu yüksek bir çıkış yaptı:
"Bu çok rencide edici bir şey. Usulü, karardan daha rencide
edici."
Hemen arkasından yalvarmayı da ihmal etmedi ve "kurmayı" olduğu
Akşener'e, "selam" gönderdi.
"Partinin siyasi koordinatlarında yapılması gerekenleri diskura
çevirebilecek bir yol arkadaşıyım. Geçimsiz değilim. Benim gibi
birine bu şekilde görev değişikliği yaptırılmaz."
Yapıldı ama... Sonra daha da küçülerek, ne kadar hassas ve kırılgan
olduğunu anlatan şu cümleyi kurdu:
"En rencide edici olan kısmı, (medyayla) aynı anda öğrenmemizdi.
Ben dört senedir Akşener'in yol arkadaşı ve kurmayıyım."
Bu yaklaşıma siyasi oportünizm bile denemez. 90'larda bir "Fırıldak
Kubi" vardı, belki onun parti içi versiyonu denebilir.
Çünkü kaç kez itibarsızlaştırıldığı halde "bana mısın?" demedi.
Grup başkanvekilliğinden alındı, kabullendi. Sözcülükten atıldı,
sustu. Şimdi de genel başkan yardımcılığından uzaklaştırıldı, ama
hâlâ "Kıymayın bana" diye yalvarıyor. Bugüne kadar siyasette bir
karşılığı olduysa artık o da bitti. Bundan sonra ona, partisinde
bile "sığıntı bir siyasi aktör" gözüyle bakılacak.
Bakılacak, çünkü "kurmayı" olduğu Meral Akşener'le görüştükten
sonra hiçbir şey olmamış gibi şunları söyleyebiliyor:
"Ben, kendisine görev tevdi edilince 'iyi', görevden alınınca
'kötü' diyecek kadar karakteri ve mizacı zayıf biri değilim. Görev
değişikliği, genel başkanların uhdesindedir."