Dağlıca'da on altı askerimiz şehit
oldu. Iğdır'da on üç polisimiz şehit
oldu. Ne demişti o “ölü sevici”; “Asker de
polis de yenilecek, PKK kazanacak.” İşte o
sözlerden bir gün sonra Dağlıca'da askerlerimiz, iki
gün sonra Iğdır'da polislerimiz şehit edildi.
Tam da söylediği gibi..
“Türkiye saldırı altında” derken, “bu
terör değil, bir işgal girişimi” derken, birilerinin
“Evet, vakit geldi. Türkiye cephesini
açın” talimatı verdiğini söylerken medyadaki dile,
siyasetteki dile ve terör saldırıları arasındaki ilişkiye dikkat
çekerken bunları kastediyordum.
“Dar anlamda terör yok, topyekün saldırı var”
derken bunu kastediyordum. Bu “ölü sevici”, bu
kandan beslenen adamın her sözünün PKK'ya verilen
talimat olduğunu, dağdaki
kardeşiüzerinden verdiği mesaj olduğunu, her konuştuğunda
Türkiye'nin kan gölüne döndüğünü bu yüzden söylüyordum.
KANDİL'DEN O MEDYA MERKEZİNE ŞER EKSENİ
Açın gözlerinizi. Mesele sadece terör olmadığı
gibi sadece PKK da değildir. Kandil'deki adamlardan
HDP karargahlarına, İstanbul'daki medya merkezlerine kadar bir şer
ekseni kurulmuştur. Bu şer ekseni, siyasi muhalefet adı
altında meşru muhalefeti de yönlendirmekte, terör
örgütlerini tek çatı altındatoplamaktadır. Bu şer ekseni,
bir iç
işgal denemekte, PKK'yı silahlı güç
olarak kullanmaktadır.
Türkiye, Doğu'da PKK ve HDP, Batı'da o kirli
ortaklıktarafından vurulmaktadır.
PKK tanımlanmış bir
tehdittir.Tanımlanamayan tehditlere
dikkat edin. Bu yüzden özellikle bu tehdide dikkat
çekiyorum. İç işgalcilere, entelektüel teröre
ve siyasi iktidarsızlara vurgu
yapıyorum. Topyekün saldırıya karşı önce bu cepheyi çözmek
farzdır.
O ölü sevici Selahattin Demirtaş'ı pazarlayan adama iyi
bakın. Medya organları üzerinden terörü
aklayana, teröristleri koruyana, Türkiye acıya boğulurken
ülkeyi başka meselelerle meşgul edip teröre kamuflaj
sağlayana dikkat edin. PKK Doğu'dan
saldırırken, işgal girişimini Doğu'dan başlatırken Aydın Doğan
medyasının Batı'dan vurmasına, işgali Batı'dan
başlatmasına dikkat edin.
Ellerine Kaleşnikof verdiğin adamlar..