Dünyada 24 ülkede, devlet üniversitesinde parasız eğitim hakkı
var. Bu ülkelerin içinde Türkiye gibi gelişmiş ülkeler bulunmakla
birlikte Andora, Şili, Moldova, Botsvana, Küba ve Tunus gibi
gelişmekte olan veya ekonomik sıkıntılar çeken ülkeler de
bulunuyor. Bu listede olmayan en gelişmiş ülke ABD.
Şayet bir Amerikalı, üniversite eğitimi almak istiyorsa, belki de
ömür boyunca faizle borç ödemeyi kabul ediyor demektir. Mezun
olduğunda ise, şanslıysa bulacağı işten alacağı maaşından da her ay
önemli bir kesintiyi göze alarak yüz binlerce borçlu öğrenciden
oluşan o devasa kitleye dahil oluyor demektir.
Dünyada, 58 ülkede kamu hastanelerinde sigorta karşılığı ücretsiz
sağlık hizmeti var. Bu ülkelerin içinde Türkiye gibi gelişmiş
ülkeler bulunmakla birlikte Andora, Şili, Moldova, Botsvana, Küba
ve Tunus gibi gelişmekte olan veya ekonomik sıkıntılar çeken
ülkeler de bulunuyor. Bu listede olmayan en gelişmiş ülke ABD.
Şayet bir Amerikalı, kolunu kırsa ve sigortası olmasa ya da
çalıştığı özel sigorta şirketi çekilen röntgenin veya yapılan
alçının parasını vermemenin bir yolunu bulursa, binlerce dolarlık
hastane faturasını kendisi karşılamak durumunda kalıyor. Kanser,
kalp krizi, felç, vb. daha ağır hastalıklardan ise bahsetmiyorum
bile. Evsiz kalan Amerikalıların önemli bölümünü, kendisini veya
bir yakınını tedavi ettirmek isterken tüm mal varlığını kaybedenler
oluşturuyor.
Kendilerini "dünyanın en büyük milleti" olarak tanımlamayı seven
Amerikalılar, Vietnam'dan Irak'ın işgaline değin kendilerini
kandırarak savaşa giren ve buna gerekli bütçeyi bulan liderler
tarafından yönetiliyorlar. ABD ordusunun yıllık bütçesi, toplam
federal bütçenin %15'ini aşıyor. Bu öyle devasa bir bütçe ki,
dünyada ABD'den sonra gelen ve büyük orduları olan devletlerin ordu
bütçelerinin toplamından daha fazlasına tekabül ediyor. Geçtiğimiz
sene federal bütçeden 590 milyar dolar pay alan ABD ordusunun
bütçesini, Trump daha da artırarak 681 milyar dolara çıkardı. 2019
içinse 886 milyar dolarlık bütçe sunuldu.
Geçtiğimiz hafta ABD'deki ara seçimlere dair bazı analizler
okuduysanız, Demokrat Parti'nin içinden merkezde olmayan ve kendini
'ilerici' olarak tanımlayan, özellikle kadın ve beyaz olmayan
adayların nasıl başarı kazandığını görmüşsünüzdür. Amerikan oy
verme davranışındaki bu yeni trendin en büyük sebebi de
vatandaşının eğitim ve sağlıktan kaynaklı temel haklarına gelince
"Parayı nerden bulacağız?" diyen ama savaşa gelince en büyük
bütçeleri toparlamayı başaran yerleşik ABD politik statükosuna
karşı duyulan bıkkınlık hissi olsa gerek.
İsrail'e askerî yardım dahil her tür yardımın kesilmesi gerektiğini
söyleyen ilk başörtülü meclis üyesi İlhan Ömer'i ya da kendisini
'sosyalist demokrat' olarak niteleyen Alexandria Ocasio-Cortez'i
seçtiren de bu kalabalıklardı. Trump'ın milliyetçi politikalarıyla,
bu isimlerin çoğulcu politikaları, Trump'ın İsrail taraftarlığıyla
bu isimlerin karşıtlığı çelişse de iki tarafın da son kertede
statükonun yayılmacı anlayışına karşı içe kapanmacı politikayı
savunduğuna da dikkat çekelim. 2020 Başkanlık seçimlerinin ilginç
söylem savaşlarına sahne olacağı şimdiden belli...