Belediye başkanlarının istifalarının perde arkasında olup
bitenler, ileri sürülen “gerekçeler” ve gerçekler arasındaki yaman
çelişkili çarpıtmalar, siyasetin çirkin yüzünü bir defa daha açığa
çıkarıyor.
Her ne kadar “iktidara ilişik medya”da seçilmiş başkanların
“tepeden tâlimat”larla, baskı, tehdit ve şantajlarla antidemokratik
ve hukuka aykırı zoraki istifalara “hikmetler” izâfe edilip
“normalmiş” gibi allanıp pullansa da, insaflı objektif
değerlendirmeler yaman çelişkili çarpıtmaları açığa çıkıyor.
Mustafi başkanlarının, “başarısız olduğumuzu düşünmüyoruz, yorgun da değiliz, verilmeyecek bir hesâbımız da yok!” sözlerinin ardından “Liderimizin emrine uyarak başkanlığı bırakıyorum” diyerek ağlaya - sızlaya vedâlarına karşı, “başkanların onurlu şekilde görevlerini bıraktıklarını” söyleyen AKP sözcüsünün, “dâvâ hareketi”ne ve “partide herkesin kendisini bir ‘nefer’ olarak gördüğü”ne vurgu yaparak, “Eğer lider benden bunu istemişse ben bunu yaparım’. Lider, keyfilikle hareket etmez. Keyfiliğin olduğu yerde demokrasi yoktur. Antidemokratik bir uygulamanın temel niteliği keyfiliktir. Siyasî riskin olduğu yerde keyfilikten bahsedemeyiz” türü tezâtlarla dolu açıklamalarla “zoraki istifalar”a “anlam” yüklemeye yeltenmeleri çarpıklığı ele veriyor.