Öncelikle ABD ve İngiltere’nin başını çektiği küresel emperyal
güçlerin “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)”la Fas’tan Afganistan’a 22
Müslüman ülkeyi etnik ve mezhebî tefrikalarla bölüp parçalama
ifsadı vetiresinde “tarihinde hiç olmadığı kadar iyi”
Ankara–Washington ilişkilerinin, iki Amerikan konsolosluğu
çalışanının gözaltına alınmasıyla “krize” girmesi dikkat
çekici.
Washington’dan yapılan açıklamalara rağmen, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın hâlâ krizi Büyükelçiye yıkıp “Koskoca ABD’yi Ankara’daki
bir büyükelçisi yönetiyorsa ve Amerika Türkiye gibi bir ‘stratejik
müttefiki” kendini bilmez bir büyükelçiye fedâ ediyorsa yazıklar
olsun!” diye veryansın edip yüklenmesi çarpıcı.
Gerçekten ne oldu da, daha üç hafta önce Cumhurbaşkanı’nın son Amerika ziyaretinde Trump’la Erdoğan’ın karşılıklı “dostum” medhiyelerini dizildiği vasattan “stratejik müttefik” -“model ortak”la bu raddeye gelindi? Cumhurbaşkanı’nın da imza törenine katıldığı Amerikan şirketi Boeing firmasından 11 milyar dolarlık uçak alımı ihâlesi anlaşması yapılmışken, vize krizi neden patlatıldı?
TÜRKİYE, TÖHMET ALTINDA BIRAKILIYOR
Aslında, tam da tansiyonun düşüp yumuşama sinyallerinin verildiği, Başbakan’ın “Temennimiz ilişkilerin kısa sürede normale dönmesidir” diye sağduyu ve diyalog çağrısında bulunduğu, Amerikalı mevkidaşıyla görüşen Dışişleri Bakanı’nın “krizin aşılacağı” haberini verdiği süreçte, Cumhurbaşkanının, “vize yasağı”nı “Türk milletine diz çöktürme kirli plânı” yakınmasıyla “Biz size muhtaç değiliz” resti vaziyeti ele veriyor.