Pazar günü için Trump yönetiminin
fırtınalı ilk haftasını ve ABD’deki dönemin Türkiye’ye
yansımalarını ele alan bir yazı kaleme alacaktım ki, ne
mümkün!
Cumartesi sabahı Meclis’in en iyi
hukukçularından Meral Danış Beştaş ve
vicdanlı ses Hüda Kaya’nın gözaltına alındığı
haberi geldi. Neyse ki ikisi de serbest bırakıldı. Ama bu sefer
gazetelerde Reina bombacısının Cumhuriyet gazetesine saldırmayı
düşündüğünü okudum. Derken, Cumhuriyet gazetesindeki tutuklu
meslektaşlarımızın o güzel fotoğrafına dalıp gittim... Sevgili
dostlarım Murat Sabuncu, Akmet
Şık ve Kadri Gürsel ve
diğerlerinin, Silivri’nin o soğuk odalarında neler konuştuğunu,
günlerini nasıl geçirdiğini hayal etmeye çalıştım.
Dalmışım.
Bizlere o kadar acı ve korku yaşatıyorlar ki, bazen toparlanıp
siyaset analizi yapmak, oturup serinkanlı bir dış politika yazısı
kaleme almak bile zor oluyor.
Ama bu ülke bizim. Derin bir nefes alıp devam etmek dışında yapacak
şey yok...
Evet, gelelim Trump’a...
İlk haftasında esti gürledi. 7 Müslüman ülkeden ABD’ye girişlere
yasak koydu; Meksika başkanıyla Twitter üzerinden ağız dalaşına
girdi; Meksika ürünlerine yüzde 20 gümrük vergisi koymaktan söz
etti; kürtaj fonlarına kısıtlama getirdi; Trans Pasifik Ticaret
Anlaşması’nı iptal etti; yabancı
teröristlere “işkence” yapılmasının meziyetlerinden söz
etti; Suriye’de “güvenli bölge” kurulması için çalışma
başlattı...
Başkanlık sisteminin zararlarından söz etmek istiyorsanız, alın
size! Trump’ın 4 günde yaptıkları, ABD’deki bütün iç ve dış
politika dengelerini sarstı.
Gerçi ben, yine de ABD’deki güçlü denge-fren mekanizmasının devreye
gireceğini düşünüyorum. Trump’ın tekliflerinden bir bölümü,
yargıdan ya da Kongre’den dönecektir; rötuşlanacaktır. Kalanlar
için de bürokrasi devreye girip Başkan’ın uçuk
fikirlerine “ince ayar” yapacaktır.