Artık Türkiye’nin ‘beka sorunu’ olduğuna ben de inanmaya
başladım...
İçeride ve dışarıda böyle kaotik bir ortam varken ülke tam
anlamıyla bir fetret devri ve kurumsal çöküş yaşarken, Batı
ittifakı denen 70 yıldır üyesi olduğumuz kulüple bağımız her geçen
gün zayıflarken sağımızda-solumuzda sıcak çatışma ortamı varken,
Türkiye, Suriye’de ucu açık bir askeri angajmana girmişken... Kim
inkâr edebilir Türkiye’nin beka sorunu olduğunu?
İçinde yaşadığımız coğrafya, Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en
önemli ‘tektonik’ depremle karşı karşıya. Sınırlar
değişiyor ve değişecek. Suriye’deki istikrarsızlık uzun
süre devam edecek. İran ve Trump yönetimi
arasındaki gerilim, yayılarak farklı mecralarda bölgesel barış
ortamını baltalayacak.
Hal böyleyken, tabii ki Türkiye’nin beka sorunu var. Buraya kadar
Türkiye’yi idare eden insanlarla aynı tespiti yapıyoruz.
Ancak burada ayrılıyoruz. Ben, içerideki sert ve otoriter
uygulamaların, bu beka sorununu
ağırlaştırdığını, Türkiye’yi daha emniyetli değil
daha güvensiz ve kırılgan
yaptığını düşünüyorum.
Türkiye’yi yöneten mevcut ulusalcı/ milliyetçi/İslamcı koalisyon
ise, aynı 1914 yılında İttihat ve Terakki’nin yaptığı gibi, vatan
savunması konseptini ‘iç barış’ değil ‘iç temizlik’ üzerine
kuruyor. Büyük ve vahim bir hata. Türkiye’yi yöneten insanlarla
aramızdaki bu görüş farkı, sadece ahlaki ve insani argümanlardan
kaynaklanmıyor. Ben ve benim gibi insanlar, dünyaya farklı yerden
bakıyor, tarihi de farklı okuyoruz. Aynı tarihi okumadığımız için,
aynı dersleri çıkarmıyoruz.
İkinci mesele, Kürtler ve Kürt sorunu. Yine ahlaki ve
insani argümanları bir kenara
bıraka...