Akit TV spikerinin “sivil katliam” için uygun bulduğu semtlerden
Etiler’de yaşıyorum.
Yaşadığım semtten, konu-komşudan, yüksek rakımlı mahallemizin
İstanbul’un izmarit gibi havasından bir nebze daha az etkileniyor
oluşundan memnunum.
Arka sokakları otopark haline getiren Nispetiye Caddesi’ndeki
valeler en büyük sorun. Onun dışında günlük tempo içinde Akit TV
spikeri gibi sevimsiz tiplerin semtimizde nispeten daha az görülür
olması, hâlâ sokaklarda üç-dört ağaç kalmış olması, Etiler’i cazip
kılan başlı başına faktörler.
Şimdi soracaksınız; ben de onlarca yazar gibi Akit TV spikerine
hiddetlendim mi?
Doğruyu söylemek gerekirse, şu ana kadar hiddetlenecek o kadar şey
yaşandı ki bu ülkede, adını sanını bile duymadığım bu zavallıyı
sinirlenmeye değer görmedim.
Açıkçası artık hiç şaşırmıyorum; başkalarının şaşırmasına da
şaşırıyorum.
Bazı köşe yazarları var, Türkiye’de olan biten hiçbir konuda ağzını
açmamayı seçti; şimdi sadece “güvenli hedef” olduğu için Akit’e laf
ediyorlar. Arkadaşlar aynı ülkede yaşamıyor muyuz? Zaten her gün
siyasetçiler “iç düşman” ve “hain” kavramları üzerinden, iktidara
muhalif duran toplum kesimlerini kast ederek, tehditkâr bir üslupla
hedef göstermiyor mu?
2013 Gezi isyanından bu yana hükümet siyasi kutuplaşmayı bir
“kültür çatışması” (kültürkampf) olarak şekillendirip bundan oy
devşirme derdinde değil mi?
Vatandaşlar, iktidarın gözünde güvenilmez laikler ve makbul
vatandaş muhafazakârlar olarak ikiye ayrılmış durumda değil mi?
Laik elitler, sahiden Akit spikeri Ahmet Keser’in
saydığı bir elin parmağını geçmeyen semtlerde adeta gettolara
tıkılmış, o mahal...