Bugünlerde herkes, “No” filminden söz ediyor. Film,
Şili’de darbeci general Augusto Pinochet’nin
görevini 8 yıl daha uzatmak amacıyla 1988 yılında yapılan
referandumla ilgili... İktidarın devlet imkânları ve tüm
gücüyle “Evet” kampanyasına asıldığı dönemde, yaratıcı
bir reklamcının başı çektiği ufak bir grup, usul
usul “Hayır” kampanyasını organize ediyor. Ama ilginç bir
taktik izliyorlar. Hayır kampanyasını, kan, gözyaşı ve baskı değil,
daha hafif temalar üzerine kuruyorlar. Ve askeri cuntanın tüm
engellemelerine rağmen kazanıyorlar.
2012 yapımı, gerçekten heyecan verici. Karanlık bir rejimin sonu,
birkaç yürekli ve yaratıcı insanın girişimiyle geliyor. Ve böylece,
yepyeni ve demokratik bir ülke doğuyor.
Ancak gel gör ki, Şili bir istisna. Bu film sizi fazla
heyecanlandırmasın çünkü baskıcı rejimlerde bu tarz muhalif seçim
kampanyaları, nadiren başarılı olur.
Genelde otoriterlik, kendini devam ettirmenin araçlarını da
yaratır.
Buna sayısız örnek var.
Mübarek rejimi, her seçimi yüzde 80’lerle
kazandı. Saddam rejimi, her seçimi yüzde
90’larla kazandı. Tüm medya ve iletişim kanallarını zapturapt
altına alan Putin, seçim şaibesi konusundaki
iddialara rağmen yüzde 60’larla seçim kazanıyor. Otoriter rejimler,
otoriterliğiyle doğru orantılı olarak kendini seçtirir.
Diyeceğim şu: Siz bir defa kuvvetler ayrılığı gibi temel demokratik
normlardan uzaklaşıp yasama ve yargıyı kontrol eder hale
geldiğinizde, seçim kazanmak da çocuk oyuncağı haline gelir. 12
Eylül rejiminin insanlara ne kadar sıkıntı çektirdiğini ve daha
sonraki dönemlerde nasıl nefretle anıldığını biliyoruz. Ancak gel
gör ki, o rejim bile 1982’de halkın önüne koyduğu anayasa taslağına
yüzde 91’le onay aldı.
İşin doğası bu: ülkeler otoriterleştikçe seçim o
derece “formalite” haline gelir. Mısır’da yüz kere seçim
yapılsa, yüzünü de Mübarek kazanacaktı. Şimdi de her
seçimi Sisi kazanıyor.
Peki, Türkiye bu denklemin neresinde? Türkiye, Saddam ya da Mübarek
rejimleri kadar baskıcı bir ülke değil. Ancak özgür ve demokratik
bir ülke de değil. İkisi arasında bir yerde. Muhtemelen Rusya, İran
ve Arjantin örneklerine daha yakın.
Yani sandıklar özgür. Ama oraya gelene kadar hukuk devleti, yargı,
temsil, ifade özgürlüğü gibi demokrasinin sandık kadar önemli diğer
unsurları sıkıntılı. Freedom House’a göre, “yarı
özgür.”