Dün, uzun süredir beklenen kabine
değişikliği gerçekleşti. Ama televizyon kanallarına
bakarsanız, “birbirinden değerli
isimler” gitti,
yerine “çok değerli
isimler” geldi. Kim kimden daha değerli
ve bu çok çok kıymetli insanlar neden oradan buraya atanıyor, neden
bazıları çok değerli olmalarına rağmen bir anda kırmızı plakalı
arabalardan indiriliyorlar... Hiçbir ipucu
yok.
En azından televizyonlarda
yok.
Saatler boyunca yorumcular ekranlarda isim
okudu, gelen bakanın son görevini ve nereli olduğunu söyledi,
arada “Urfa dengesi
korundu”, “Bursa
dengesi korundu” gibi
anlamsız cümleler kurdu; ancak bu laf kalabalığı arasında bu kabine
değişikliğinin ne olduğu tam olarak
anlatılmadı.
Ben size kendi yorumlarımı aktarayım... Bu
kabine değişikliği, 2019’dan sonra sunulması
planlanan Başkanlık kabinesinin
bir provasıdır.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın
damgası daha da hissedilebilir yeni kabineye. Onun dışında dünkü ve
bugünkü kabine arasında büyük bir ideolojik ya da üslup farkı
yoktur.
Giden ya da iki gruba ayırıyorum. Birincisi,
kabine içinde bazı
konularda “dahamakul”,
“daha yumuşak” bir çizgi tutturmak
gerektiğini söyleyen isimler.
Örneğin gazetecileri tutuklamanın iyi bir şey
olmadığına inananlar. “Muhalif”değil
de “mahcup” AKP’liler.
Bunlar arasında Nabi Avcı, Tuğrul Türkeş,
VeysiKaynak ve (kabinede konumu
değişen) Numan
Kurtulmuş’u sayabiliriz. İkincisi mevcut görevinde yeterli
performans göstermediği düşünülen isimler; ki gelin bu isimleri de
saymayalım.