Geçen ay kadınlar günü dolayısıyla birkaç yerde konuşmacıydım. Nişantaşı’nda, Diyarbakır’da, iş dünyasında, üniversitede farklı farklı, hatta taban tabana zıt gruplarla bir araya geldim.
Şahane olan, bambaşka yerlerden gelen bu insanların aslında aynı meseleleri dert etmesiydi. İster genç, ister yaşlı; beyaz Türk ya da feminist Kürt, Alevi ya da Sünni... Bu toplumda itirazı olan, değişim isteyen, statükonun demokrasiden uzaklaştığı kaygısını taşıyan ciddi bir kitle var. Sayılarının % 3, % 5 ya da % 50 olmasının bir önemi yok; nihayetinde özgül ağırlığı olan, dünya standardında bir demokrasi isteyen bir kitle bu.
Ve insanlığın son 1 asırlık tecrübesinden biliyoruz ki, uzun
vadede Doğru, her zaman Yanlış’ı alt ediyor.
Gelelim memleket meselelerine.
Twitter, YouTube, Facebook’a getirilen 7 saatlik yasağın ne kadar
yanlış ve akıl dışı olduğunu hepimiz biliyoruz. Yanlış çünkü
birileri şehit edilen savcı Mehmet Selim Kiraz’ın resmini yayınladı
diye tüm vatandaşların iletişim hakkını kısıtlayamazsınız. Bu,
kavgalarıyla ünlü Ak Partili vekil Zeyid Aslan yüzünden tüm Ak
Parti’yi kapatmak gibi bir mantık...
Aynı zamanda ”akıl dışı” çünkü zaten sanal ortamda bir resmi
”yasaklamak ” mümkün değil. Örneğin dün Twitter ve internette söz
konusu resmi bulmam 3 saniye sürdü. 17 Aralık’ta yasaklanan telefon
tapeleri de hâlâ internette. Çünkü sanal ortamda bir şeyi
yasaklayarak engellemek mümkün değil. Yapmaya çalıştığınız iş,
insanların falanca konuyu evde konuşmasını yasaklamak gibi. Bir
okurum bu durumu Harran Ovası’na giriş-çıkış turnikesi yapmaya
benzetmiş. Mutlak kontrol sağlayamayacağınız bir mecraya yasak
koymaya çalışıyorsunuz. Bir yerden kaldırtsanız, başka yerden
koyarlar. Kuzey Kore gibi interneti tamamen kapatmadığınız sürece,
çabalarınız beyhude kalır.