Adana Aladağ’daki bir kız öğrenci yurdunda çıkan yangın
sonrasında birbirine sarılı halde bulunan kız öğrencilerin
cesetleri, memleketin yıkım ve üst üste gelen facialar karşısındaki
çaresizliğinin de sembolü oldu.
Bu kaçıncı kaza, kaçıncı maden göçüğü, kaçıncı yangın, kaçıncı
dram? Terör, IŞİD, iç çatışma, Türk-Kürt gerilimi, tutuklamalar,
gözaltılar yetmezmiş gibi, bir de sürekli ‘kader’
denilen ve aslında insan
beceriksizliğinden başka bir şey
olmayan bir vasatlığa teslim oluyoruz. İsyan
ediyoruz, bağırıyoruz, ‘Bu da oldu!’ diyoruz ve sonra
yine hayatlarımıza devam ediyoruz.
Öfkeliyiz. Ben de öfkeliyim. Ama sizi şaşırtmak pahasına
söyleyeceğim; beni, bu öğrenci yurdunun bir tarikata ait olması
ilgilendirmiyor. Tarikatlar, beğenmeseniz de mevcut iktidar ve
yarattığı sosyolojinin bir gerçeği. Birini kapatıp diğerine yol
veriyorlar.
Beni bu facianın ardından asıl ilgilendiren, devletin bu yurtta
denetim yapıp yapmadığı, bu tarikatın bu yurdu açarken kendini
ailelere ve kamuya ne ölçüde şeffaf yansıttığı, hesap verilebilir
olup olmadığı ve en önemlisi, neden yetersiz insanların istihdam
edildiği...
Farkında mısınız? Toplum ve devletin kesiştiği her noktada, vasatın
altında, ‘yetersiz’ insanlar istihdam
ediliyor. Sadece yurt müdürü değil, bürokratı, rektörü, maden
müfettişi, savcısı, müsteşarı, valisi, hep aynı yetersizlikte...
Nedenlerini iyi kötü hepimiz biliyoruz.
Dün yangından birkaç saat sonra, devletin polisinin Türkiye’deki
bütün çarpıklıkların üretim merkezi haline gelen ÖSYM’yi basıyor
olması, hazin bir tesadüf. ÖSYM dediğimiz yer, ezbere dayalı ve
istikrarlı olarak dünya ortalamalarının altında bir eğitim
sisteminin devamını sağlayan yegâne kurum. Karşı karşıya kaldığımız
bu vasatlık dükalığının kurgulandığı
yer. ÖSYM dediğimiz yer, aynı zamanda sınav sistemi sayesinde
kamuya eleman devşiren, yani yukarıda saydığım yurt müdürünün,
rektörün, maden müfettişinin, valinin, savcının çıktığı
yer.
Artık ‘birey olmak’ gibi çağdaşlaşma ve
modernleşme kavramlarını geçtik; yukarıda anlattığımız bu
sistem, yeterli
formasyonda insan da üretemiyor.
Sadece yurt müdüründe değil, doktorda da, elektrikçide de, hâkimde
de çuvallıyor.